16

196 11 0
                                    

Saatin dört buçuk olduğunu gören Gökçe hemen Mehmet'i arayıp çağırdı. Sonra Hilal'i uyandırdı. Mehmet gelince ikisi beraber karargaha geçtiler.

Eğitimi bitirip yemekhaneye gittiler. Güzelce kahvaltılarını yaparken Hasan Astsubay kapıda göründü. Gökçe ''Hasan, gel bizimle yap kahvaltını.'' dedi.

Hasan Astsubay ''Emredersiniz komutanım.'' dedi ve timin olduğu masaya gitti.

Karargahta bir kaç gündür sakinlik vardı. Herkes eğitimden sonra boştu, operasyon yoktu.

Herkesin kahvaltısı bitince Gökçe, imzalaması gereken bir kaç dosya olduğunu söyleyip yemekhaneden ayrıldı. Karargahta boş bir yere geçti ve dosyaları incelemeye başladı.

Bir kaç saate işi bitmişti, telefonunu çıkarıp Mehmet'i aradı.

''Ne yapıyorsunuz?''

''Hastanedeyiz abi, ben oturuyorum, Almila işini yapıyor.''

''Güzel. Bugün bir tehlike sezdin mi?''

''Yok abi öyle bir şey.''

''O da iyi, beni de aramadı hiç. Vazgeçti herhalde.''

''Olabilir abi.''

Telefon kapanınca Gökçe, dinlenme odasına gitti. Tüm tim buradaydı. Oturup, eline şiir kitabını aldı ve okumaya başladı. O sırada Hilal'in sesi geldi kulağına.

''Onu hala okuyor musun Gök... Pardon komutanım. Onu hala okuyor musunuz?''

Elindeki eskimiş kitaba baktı Gökçe. Sararmış sayfalarına baktı. Hepsi ezberinde olan şiirlere baktı.

''Neden okumayayım?''

''Çok eski değil mi?''

''Ben eskileri severim Kasırga.''

Yeniden baktı kitaba. Uzun uzun baktı. Sayfaları çevirip bir yerde durdu ve sesli bir şekilde okumaya başladı.

''Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek,

Giryemi kıldı hun, eşkimi füzun etti felek;

Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan,

Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.''

Gökçe susunca Hazal söze girdi. ''Ne diyor burada komutanım?''

Tam Gökçe konuşacakken Yusuf sessizce söylemeye başladı.

''Göz bebeğime bilmem ne büyü etti felek,

Ağlamamı bol, yaşımı kan etti felek;

Aslanlar kahrımın pençesinde titrerken,

Beni bir gözleri ahuya esir etti felek.''

Herkes kafasını ona çevirip, merakla dinliyordu. Gökçe'nin içine ise umut tohumları ekilmişti. Çünkü çevresinde kendisinden başka bilen yoktu böyle eski şiirleri, türküleri.

Sonra Yusuf telaşlı bir halde ''Özür dilerim komutanım, sözünüzü kestim.'' dedi.

''Yok, sorun değil, değil de sen nereden biliyorsun bu şiiri?''

''Divan şiirlerine hep ilgim olmuştur komutanım.''

O sırada içeri telaşlı halde Hasan Astsubay girdi. Nefes nefese konuşmaya başladı.

''Komutanım, Savaş Binbaşı tüm timi toplantı odasına çağırıyor. Acil dedi.''

Tüm tim ayağa kalkmıştı. Hemen toplantı odasına gittiler.

ASKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin