16 ∞ Yeni baştan

236 74 13
                                    


_____________________________________________

Giselle'in ağzından;

Biz insanlar, karanlıktan korkar ve sürekli aydınlığı arar dururuz.

Halbuki karanlık olmasaydı, aydınlık ne kadar değerli olurdu?

Şimdi, daha iyi anlıyorum ki...

Bu zamana kadar gördüğüm hiç bir beyaz, onun siyahı kadar aydınlık değildi.

Yüzümü yakarcasına yanağıma süzülen gün ışığıyla, gözlerimi yavaşça araladım. 

Fazla ağlamaktan olsa gerek, ağırlaşan ve kısık kısık bakan göz kapaklarımı açmakta güçlük çekiyordum. Net görebilmek için yattığım yerden, göz kapaklarımı birkaç defa kapatıp açtım. Dün gece tek arkadaşım, hatta kız kardeşim olan Carrie'nin yanımdan gidişiyle birlikte arkasından çok ağlamış, onun odasında bitap düşmüş ve onun yatağında uyuyakalmıştım.

Aniden ayağa kalktım ve birkaç adım sağa doğru yalpaladım. Uykunun verdiği sersemlikle başım dönmüş olacak ki, dengemi kaybedip düşmemek için kalktığım yatağa geri oturdum. Nasıl uyuya kaldığımı hatırlamıyordum, zira gece yattığım yatağın battaniyesini bile üstüme örtmemiş sadece yatağın üstünde uyumuştum.

Kendimi, oturduğum yataktan sırt üstü geriye doğru bıraktım ve uzanarak öylece tavana baktım. İşte şimdi, tam olarak ilk defa yalnız kalmıştım. Bu sabah ilk defa yalnız uyanarak, dosttan öte kardeşim gibi olan Carrie'ye günaydın diyememiştim. Başımı sola doğru çevirdiğimde, telefonumun yastığın altında olduğunu gördüm.

Saatin kaç olduğunu öğrenmek için, uzandığım yerden elimi telefonuma doğru uzattım. Saat 10:30'du. Bu koca ormanın içerisinde, Carrie ile birlikte çıktığımız evde tek başıma kalmış olmak, berbat hissettiriyordu. Ormandan odama kadar gelen kuş cıvıltıları ve pencereden giren gün ışığı dışında hiçbir şeyin olmaması, Carrie ile uyandığım sabahlardan çok farklıydı. 

Bugün ilk defa, Carrie'nin her sabah mutfakta yüksek sesle korsan şarkıları söyleyerek yaptığı kreplerin kokusunu duymamıştım. Öylece yattığım yerden kalktım ve yakıcı bir şekilde yüzüme vuran gün ışığını kesmek için pencereye doğru yürüdüm. Sağdan ve soldan tuttuğum bej-kiremit rengi jakar fon perdelerini bir hışımla çekerek birleştirdim ve içeri giren gün ışığını kestim. 

Odamın kapısını açarak koridora çıktığımda, evde öylesine rahatsız edici bir sessizlik vardı ki... 

Bu sessizlik bana, geçmişte kasabada çıkan yangın sonrası kül olan ailemin ve yok olan evimin sessizliğini anımsatıyordu...

Daha dün oturma odamızda, Kyle'nin eşi bayan Gwen beyaz paltosundan kanlı bir kalp çıkartmıştı. Artık bu evden, bu ormandan, bu şehirden korku duyuyordum. 

Ama en çokta, kendi zihnimdeki karanlığın yalnızlık olgusundan ve düşüncelerimin bana neler yaptırabileceğinden korkuyordum...

1 HAFTA SONRA

Carrie yanımdan gitmiş olsa bile, beni her gün arıyor ve mesaj atıyordu. Çoğu zaman yatağıma oturup, kucağıma aldığım laptopum ile Carrie'yi görüntülü arayarak konuşuyordum. Aslında, günde sadece birkaç saatte olsa birbirimizi arıyor, nasıl olduğumuzu kontrol ediyorduk. 

KUTSAL YA DA BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin