✢
_____________________________________________
Luke'un ağzından;
Anlatacağım olayların üzerinden sayamayacağım kadar yüzyıllar geçti...
Bahsedeceğim o anıları zihnimde bütün detaylarıyla bugün gibi yaşıyorum. Unutmak için nelerimi vermezdim zira geçen yüzyıllar ve akan zaman, hatıraların acısını asla geçiremiyor... Yılların, yaşananların üstünü adeta toprak gibi örteceğine ve her şeyin çaresi olan zamanın bana da çare olup unutturacağına inanıyorken, geçen zamanın benimle kafa bulurcasına bütün detayları tıpkı bir tokat gibi çarpa çarpa hatırlattığı, halının altına saklasam dahi sanki görünmez bir el tarafından, halının yerden kaldırıldığı ve altında duran lanetli geçmiş anılarımın zihnimden asla çıkmayan o kirli sayfalarını açıyorum...
Bilirsiniz, kimi zaman kendimizin lanetli olduğumuzu düşünürüz.
Unutamamak... Muhtemelen benim lanetim, işte tam olarak bu.
⛧
1750 yıllarında Fransa'da bulunan Chateau de Ravena Malikanesinde babam Hodrick Ravena, annem Marisa Ravena ve abim Jayden Ravena ile birlikte yaşıyorduk.
Malikane insanların gözlerinden uzak ormanlık bir dağın tepesinde bulunuyordu. Tepeden aşağı doğru bakıldığı zaman, denizin berrak sularını izleyebileceğiniz eşsiz bir manzaraya sahipti. Deniz gündüzleri adeta turkuaz rengine sahip bir kristale, geceleri ise üzerine düşen ay ışığının sağladığı yakamoz ile büyüleyici bir güzelliğe misafirperverlik yapıyordu.
Ailemiz benimle birlikte dört kişiden oluşuyordu. Yaşayanlar ve ölüler arasında sıkışıp sonsuza dek bir araf içinde kalan, ölümsüzlüğünü sürdürmeye çalışan babam Hodrick sayesinde dünya üzerinde bulunan en soylu ve en kudretli vampir ailesiydik.
Babam Hodrick oldukça soylu bir adamdı. Asla yenilgiye uğramayacak kadar sert ve acımasızdı. Öylesine mükemmeliyetçi bir adamdı ki son derece dakik, oldukça disiplinli, kendi kurallarına göre yaşayan, megaloman ve şeytaniydi.
Kimsenin baş edemediği şeytani ve dahiyane zekası ile girdiği sayısız savaşı galibiyetle sonuçlandırmıştı. Malikanemizin yer altında bulunan kendini kapattığı çalışma odasında sadece bir kaç saatini vererek, şeytanın bile aklına gelmeyecek acımasız planlar yapar, girdiği savaşlarda merhametsizce düşmanlarına yıkım yaratırdı.
Savaş sonucunda kazanır ve galip gelmenin ona getirdiği kibir ile bütün düşmanlarını bir kedinin fareyle oynaması gibi oynarcasına yavaşça öldürürdü. Bazense anlaşmak için düşmanlarına diz çöktürür, anlaşırsa istediği her şeyi alır anlaşamazsa zorla alıp öyle öldürürdü.
Babam Hodrick'in bütün bu acımasızlıklarından korkan düşmanları, onlara saldırmaması için boyun eğerek, onun istediği anlaşmaları koşulsuz kabul ederdi.
İtibarı ve kazandığı savaşlar neredeyse bütün dünyaya yayılmış, onu bilmeyen kalmamıştı. İsteyerek ya da istemeyerek karşısına geçen her insan ve her vampir ırkı ona saygı göstermek zorunda geri kalan bütün canlılar ona biat etmek zorundaydı.
O sadece abim Jayden ile benim babam değil, gelmiş geçmiş bütün vampirlerin babasıydı.
Babam Hodrick'in kesinlikle saygısızlığa ve yalana karşı affı yoktu. Ona göre saygısızlığın ve yalanın cezası, sorgusuz sualsiz ölümdü. Bu bize öğrettiği ilk kuraldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL YA DA BEYAZ
VampirArada gri olmadan, başka tonların katılmadığı... Sahnenin sadece iyi ve kötüye yer ayırdığı... Siyahın yerini kutsallığa verdiği, beyazınsa masumluğa adandığı, Her iyiliğin içerisinde bir kötülük, her kötülüğün içerisinde bir iyiliğin bulunduğu, Kut...