Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın.
1996
Kapalı gözlerimi açtığımda bir zindanla değil, mahkeme salonuyla karşılaşmıştım. Zümrüt gözlerim ilk ona değdi. Hapis olduğum, işkence çektiğim zaman yanımda istediğim, kokusunu solumak istediğim cadıya; kız kardeşim Annabella. Siyah cüppesi, açık bırakılan saçlarıyla annemin elinden tutmuş bana dolu gözlerle bakıyordu.
Onun gözlerine bakarak annemlerin yanına yürüdüm. Hiç kimseyle ilgilenmedim, onun önünde diz çöktüm ve ona baktım.
Dolu gözlerini benden çekmedi. Annemin elinden tutarak konuştu, onun titrediğini gördüğümde Albus Dumbledore'a artık insaflı davranmayacaktım.
"Güzelim," sesim kendinden emin çıkmamıştı. Kız kardeşim bana ilk kez korkarak bakıyordu ve ben onun bu bakışına hiç alışık değildim. Ben onun bana güvenle, sevgiyle, hayranlıkla, yaramazlıkla baktığını görürdüm, ama Albus Dumbledore kız kardeşimi benden korkutmuştu.
O kadar kötü mü görünüyordum? Evet, bu haftada işkence, Ruh Emici, susuz ve aç kaldığım için baya kilo vermiştim. O kadar kötü mü görünüyordum ki, kız kardeşim benden korkuyordu?
"Abi, gerçekten sen misin?"
Siktir. Bunu yapmıyacaktın Albus Dumbledore! Sen kız kardeşime bu soruyu sordurmayacaktın! Gözümden yaş akarken içimdeki korkuyla sordum. Bir kardeşimi kaybetmiştim, şimdi diğerini siktiğimin Albus Dumbledore'u yüzünden kaybedebilirdim.
"O kadar kötü mü görünüyorum, Bella?" Öyle bir sesle söylemiştim ki ben soruyu. Alışık değildim, en değerlimin bana böyle bakmasına hiç alışık değildim. Doğduğunda onu her zorluktan koruyacağıma söz verdiğim kardeşimin bana hayatım boyunca ilk kez böyle bakıyordu. Öyle bir andı ki, sadece kanımda akan sinirle bile şimdi gidip Albus Siktiğim Dumbledore'u öldürebilirdim.
Bella annemin elini bırakarak bana baktığında bir adım attı. Gözleri beni inceliyordu, ama ben yıllardır büyüttüğüm kız kardeşimi tanıyordum. Bana korkuyla bakıyordu.
"Gelmedin." dedi sessizlikle Bella. Kafasını kaldırdı. Terleyen ellerini elbisesine silerek kafasını dik bir konuma getirdi ve fısıldadı.
"Gelmedin. Sen bana bir hafta sonra görüşeceğiz dedin. Gelmedin, Harry. Gelmedin, geldin ama gittin. Sen sırf annemler sana tek bir sır sakladığı için beni bile düşünmeden o güvenmediğin eve gittin!"
Annem karışmaya çalıştığında onu tek elimle durdurdum ve kız kardeşime baktım. İçindeki nefreti, sakladıklarını bağırarak, ağlayarak söylesin isterdim. İçinde kalarak kendine dert etmesin diye.
"Gelmedin, abi. Ben artık sana da güvenemeyecek miyim?" Bella ağlamaya başladığında hızla onu kendime çektim. Sıkıca sarıldığımda artık o da hıçkırıklarını saklamıyordu. Onu kucağıma çektim ve sıkıca sarıldım. Saçlarını okşamaya başladığımda saçlarına öpücük de bırakıyordum.
"Abi, lütfen yapma. Bırakma beni."
"Şhh, abicim. Bak bana, güzelim."
Bella'nın çenesini elimle kaldırıp bana bakmasını sağladığımda gözünden akan yaşların misliyle Albus Dumbledore'dan kana kana alacaktım.
"Ağla, güzelim. Ağla ve rahatla. Haklısın, doğru söyledin. Geldim ama gittim. Ama sen de beni anla, göz bebeğim. Düşünmeye ihtiyacım vardı; benim de güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. Ben gelecektim. Sadece eşyalarımı toplatıp eve gönderecek ve bir muggle sahiline gidip düşünmek istedim. Üzgünüm, güzelim. Ağla ve rahatla ama şunu asla unutma. Ben asla seni bırakmam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yanında || Harry Potter Au
FanfictionHarry Potter daha doğmadan istenilmemiş bir bebekti. Hayat ona gülmemiş ve ailesi onu görmemişti. Daha 15 aylıktı ama ne olduğunu anlayabiliyordu. O bu evde istenmiyordu. Kehanet yüzünden herkes ondan nefret ediyordu. Bir kişi hariç. O kişi, Harry P...