Jungkook.
Onunla kalmamı söylüyordu resmen. Gözlerim şokla birlikte kocaman açılmıştı ondan bunu beklemiyordum. Jimin elinde ki çatalı hızla masaya koymuş Jungkooka bakıyordu şuan ki tepkisi çokta iyi gelmemişti gözüme.
"Seninle? Yanlış duymadım değil mi?"
Ciddi mi diye yüz ifadesine bakmıştım öyleydi tam anlamıyla ciddi duruyordu. "Evet yanlış duymadın Jimin." Kararsızca gözleri etrafta dolandı. Son olarak gözleri, benim gözlerimde durdu ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama ikna olmuş olmalı ki başıyla onay verdi bir abi misali. Farkında olmadan tuttuğum nefesimi sesli bir şekilde dışarıya vermiştim.
Yoongi alttan alttan gülerek bana bakıyordu utanarak gözlerimi kaçırdım.
"Taehyung, gitmeden önce seninle konuşalım." Kesin olarak Jungkook ile birlikte kalıyordum."Olur konuşalım."
İyi olurdu benim içinde.
Kaçamak bir şekilde gözlerimi Jungkook'un üstünde gezdiriyordum, yemeğimi yemiştim şuan burada oturmaktan başka bir şey yapmıyordum. Onu izlediğimi anlamış gibi bakışlarını bana çevirdi, suç üstü yakalanmış olmamla birlikte bakışlarımı hızla üstünden çektim. Utandığı mı anlamış olmalı ki beni daha fazla zora sokmadı.
Jimini yemek masasında daha fazla beklemeden yukarıya çıktım. Odamın kapısını açıp içeriye girdim, şimdi kendimi rahat hissediyordum. Dolapta bulunan çantamı alıp içine bir kaç parça kıyafet koymaya başladım. Ben çantamı hazırlarken Jimin odaya gelmişti, arkasından kapıyı kapatıp yanıma doğru adımladı.
"Kızdın mı bana?"
Hemde çok..
İçimde ki sesin gözlerime yansımasına istemedim. Hatta bunu söyleyen ben olduğum içinde kendime kızmıştım. Cevap bekleyen gözleri beni buldu.
"Hayır, kızmadım. Babana olan saygını biliyorum. Senin saygına da benim sonsuz saygım var Jimin."
Dişleri gözükecek şekilde gülümsemişti bana, bu tatlı hâline bende gülümsemiştim.
Hızlıca eşyalarımı birlikte hazırlıyorduk, Jimin telefonumun şarj aletini almak için çekmeceme gitmişti. Yükselen sesle yerimde irkilerek bakışlarımı çevirdim, elinde tuttuğu fotoğraf kağıdına bakarak gülüyordu. Bir eli de karnının üstündeydi kaşlarımı çatarak yanına gittim, gördüğüm fotoğraf ile hızlıca elinden almak için bir hamle yapmıştım. Konuşmasına izin vermeden ilk önce ben konuştum.
"Sakın, sakın tek bir kelime dahi etme." Benim şok olmuş halimden sonra daha çok gülmeye başlamıştı.
"Jimin! Gözünden yaş aktı ya sus sana lan!" Bende gülmek üzereydim, eğer gülersem Jimin'in dilinden bir ömür kurtulamazdım.
"Bu fotoğrafın hâla daha sende olduğunu bilmiyordum, nasıl olurda saklarsın bunu!" Gülmekten ne dediği bile anlaşılmıyordu, koşar adımlarla odadan dışarıya çıkmıştı, hiç beklemeden arkasından bende koştum.
"Kaçmasana olum!" Odanın içinde hayvan gibi koşuyorduk, onu yakalayıp o fotoğrafı derhal almam lazımdı ama bu pek mümkün durmuyordu.
"Jimin ver şunu, rezil olurum senin yüzünden." Gülerek merdivenlere doğru koşmaya başladı bu seferde.
"Ağlamaaa" Demek öyle, hız kesmeden arkasından koşarak ilerledim geldiğimi anladığında ise benim gibi daha fazla hızlandı. Merdivenin son basamağında üstüne atladım.
Aynen öyle tam olarak üstüne atlamıştım, vakit kaybetmeden elinden bir çırpıda fotoğrafı aldım. İkimiz birden yere yığılmıştık benim yüzümden ama sonucu değdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rainy Days
FanfictionHer sonun bir başlangıcı vardır. "İnsanlar yaşarken de ölebilir mi? Mümkündür bu. Önce hayalleri ölür insanın, sonra da kendisi."