Tık tık tık.. ve ardından tanıdık olan ses."Taehyung, girebilir miyim?"
Hayır.
Evet dedim. Dikkatlice yüzüme bakmış ardından kaşlarını çattı. Noldu diyerek bakışlarımı gözlerine çıkardım.
"Neden bu saatte uyuyorsun?" Saat kaçtı ki? Omuz silkerek cevap verdim.
"Resim çiziyordum, bir vakitten sonrada uykum geldi." Kısaca sorusunu yanıtladım. Şansıma komidinin üstünde duran deftere baktı. İnanmış bir halde başını salladı ona yalan söylemekten nefret ediyordum.
Ve de bana yalan söylenmesinden.
Camın önünde ki koltuğa geçip oturdu düşünceli görünüyordu. Konuşacak gibi bir hâli vardı aslında, yatakta ona doğru döndüm kalkmaya halim yoktu yastığı başımın altına alıp, kolumu yastığa sardım şuan daha iyiydi. Gözleri mi yüzüne çıkarıp bakmaya başladım. Çok yorgundu, bu durum göz altlarından bile belliydi. Ne için bu kadar yorulduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Kararsızca arkasına yaslandı sağ elini saçlarının arasına götürüp çekiştirdi. Ben ise sadece onu izlemekle yetinip benimle ne konuşmak istediğini bekliyordum.
"Jungkook ile ilişkin nasıl gidiyor?" Ne alakaydı, kaşlarımı çatıp gerçekten mi dercesine Jimine baktım.
"Aramızda nasıl bir ilişki olduğunu bilmiyorum Jimin." Gerçekten de öyleydi aslında.
"Nasıl yani, anlamadım." Haklıydı daha Jungkook ile aramızda olanları arkadaşları bile bilmiyordur. Her şeyi bir kenara bırakıp Jimin ile konuşmak istedim o an.
Öylede yaptım.
"Jimin, ilk başta bana sevdiğini söyleyen oydu ben ise böyle bir şey söylemedim, en azından dışarıya yansıtmadım bu durumu. Bu olanları sen ve Yoongi biliyor diğerleri eminim ki bilmiyordur." Yere bakarak konuşmuştum, onunla göz göze gelmek istemiyordum. Fakat bakışlarının ağırlığını çok net bir şekilde hissediyordum da.
"Yani demek istediğin ortada kesin bir durum yok ama Jungkooka göre de kesin bir şeyler var doğru anladım değil mi?" Evet anlamında başımı salladım.
"Tae, bana kalırsa eğer, bu konuyu Jungkook ile konuşman senin için daha iyi olur gibi." Haklıydı benim sorularımın cevapları ne bendeydi ne de bir başkasında, bana cevapları veren Jungkook olmalıydı.
"Haklısın, konuşmayı denerim."
Aksine denemezdim bile belki. Yerinden kalkıp yanıma doğru geldi elini saçlarıma koyup okşadı, ardından alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Küçük bir tebessüm ettim, odadan çıkışını izlerken.
Jimin hâla daha hiçbir şey bilmediği mi düşünüyordu eminim ki sahi zaten nereden bilebilirdi ki. Ondan nefret edemezdim bunu ne kendime ne de Jimine yapabilirdim, ama içimde biriken bir o kadar da öfke vardı her biri için. Hafıza kaybı geçirdiği mi öğrendim dün ve ben hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ediyordum bunu yapmam da, kendime kızma sebebimdi.
Yerimden kalkıp küçük adımlarla banyoya ilerledim. Kısaca soğuk bir duş alıp çıktım, üstüme rahat bir eşofman ve kısa kollu tişört geçirip aynanın önüne geçtim. Boynumda asılı olan havluyu elime alıp saçlarımı kurulamaya başladım, nemini alsa benim için yeterli olurdu, duşa serinlemek için girmiştim saçlarımın hafif ıslak kalmasında bir sorun yoktu. Bunu bir kaç kere daha tekrarladım.
Odadan gelen bir takım seslerle olduğum yerde hareketsiz bekledim emin olmak için. Ses benim odamdan geliyordu resmen, Jimin olabilir diye çok fazla sorun yapmadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rainy Days
FanfictionHer sonun bir başlangıcı vardır. "İnsanlar yaşarken de ölebilir mi? Mümkündür bu. Önce hayalleri ölür insanın, sonra da kendisi."