S4 : B3

42 3 0
                                    

   Selamlaaaaaaaarr

  Çok güzel bir kare değil miiiii

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  Çok güzel bir kare değil miiiii

  Tanrı, beğenen, yorum yapan herkese böyle bir aşk nasip eylesin. Amin.


KAYRA MELTEMSOY

"Amına koyacağım böyle işin!" Meriç'in komik siniriyle sandalyesinde geriye yaslanmasını izledim. "Yok lan yok! Hiçbir hata yok, bu adam nasıl kriz geçirdi?"

  "Bağırıp durma gece gece," koltukta uyuklayan Alya'nın çatallı sesi geldiğinde ikimizin bakışları oraya dönmüştü. "Hayır, anlamıyorum. Nöbetlerimiz neden hep aynı zamana denk geliyor?" Meriç'e öldürecek gibi bakmaktan kendimi alamazken önümdeki bilgisayarın ekranı kapanmıştı. Umursamadım.

  "Pardon, Alyacım," dedi, bana sinir bozucu bakışlarını atarken. Onu da umursamadım. "Dikkat ederim, sen uyu."

   Alya bir şeyler homurdandı, sonra ise bize sırtını dönüp uykusuna devam etti.

  "Sen ne yapıyorsun ya iki saattir?" Meriç eliyle bilgisayarımı işaret ettiğinde ona düz düz bakmayı kesip derin bir nefes aldım.

  "Bilmediğin bir şey değil," sesimi kısık tutmaya dikkat ediyordum. "Şu orospu evladının adresini arıyorum." Dişlerimi sıktım. "Tam buldum derken yer değiştiriyor. Kaldığı her evde yeni ölmüş birilerine ait. Ya da taşınanlara."

  "Eninde sonunda son bulacak," dedi, Meriç. Bakışları düşünceliydi. "Tuntun'un korunduğunu söyledin. Tuğra'nın da öyle. Bir şey olmayacak, rahat tut içini."

  "Meriç, bu adam annem ve babamı öldürdü." Sıktığım yumruklarımı masanın altına indirip başımı eğdim.

  Yutkunduğunu işittim. Bense ne düşüneceğim bile bilemeyecek kadar yorgundum.

  Birkaç dakika sonra ayaklanıp gözlerimi odada gezdirdim, Alya'nın yanına gidip üzerindeki battaniyeyi omuzlarına kadar çektikten sonra Meriç'in alay konusu olmamak adına bakışlarımı yüzünde çok tutmadım. Kafam onu kaldırabilecek durumda değildi.

  Sırt çantamı ve ceketimi alıp Meriç'e son kez baktıktan sonra oradan çıktım. Otoparka ilerleyip, dalgın dalgın arabaya binerken telefonum titredi. Koltukta geriye yaslanıp telefonu yanıtladım ve bir şey demeden kulağıma götürdüm.

  "Sevgili Kayra," dedi, iğrenç ses. Sessizliğimi korudum. "Sessizsin bugün. Hal hatır da mı sormayacaksın, dayına? Ha?" güldü. Tiksintiyle dudaklarımın kenarı büküldü. "Neyse nöbetten çıkmışsındır sen şimdi. Çok üstüne gelmeyeyim." gözlerimi kapattım. Telefonu elimde sıkarken çenem sımsıkıydı. Öylece başımı geriye yaslamış oturuyordum.  Konuşmaya devam etti. "Biliyor musun? Aranızda en çok bana benzeyen Tuğra." Kaşlarımı çatıp, ne söyleyeceğini dinlerken içimdeki kötü, boşluk hissi büyümeye devam ediyordu. "Özellikle çenesi. Aynı ben. Hatta dur bakayım, göz şekli de bana çekmiş sanki."   Bütün bedenim anında kasılırken dudaklarım aralandı. Hiçbir şey söyleyemeden dakikalarca sindirmeye çalıştım. "Bir şey söylemeyecek misin? Yoksa algılayamayacak kadar yorgun musun?" alnımdaki soğuk terleri hissettim. Şakağıma doğru bir damla kaydı. "Sana kendisinin sesini duyurmak isterdim ama baygın. Evet, buna bende çok üzüldüm. Ama gelmemek için bayağı direnmiş, kerata."

Ve Ben -Yarı Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin