8. Bölüm

1K 279 43
                                    



İlk iş gününün yarısı geçmişti bile. Kendisine bir masa, her renkten ayrı parçanın olduğu kırtasiye malzemesi, henüz hangi programın kullanıldığını bile bilmediği bir bilgisayar verilmişti. Bir de incelemesi istenen dosyalar konmuştu masasına. Orhan Bey, dosyalarda hata olup olmadığını yabancı gözün daha iyi göreceğini söylemişti. Böylece hem hesap hareketlerinin yönlerini anımsayacak hem de işleyişte hata varsa yakalayacaktı. Üretim firmalarının dosyalarını incelemek çok zevkliydi. Saat yarım olduğunda sekreter Aslı'yı masasının önünde buldu.

"Merhaba Azra Hanım. Öğle paydosumuz başladı. Genelde burada kalmayız. Kalırsak bizi çalıştıracak birileri mutlaka oluyor. O yüzden yarım saat için bile olsa en alt kattaki lokantalardan birinde karnımızı doyuruyoruz. Gelir misiniz?" Aslı, çıtı pıtı denilen tiplerdendi. Kıyafet konusunda serbest oldukları için çoğu kot ve kazak giymişti. Bu tarz kendisine iş ortamı için pek hoş gelmiyordu. Yine de cumaları o da kot giyebilirdi. Eski işinde öyle yaparlardı. Davet hoşuna gitmişti. Elemanların çoğu kendisinden küçüktü. O üç bürodan ikisinde çalışanlardan biri daha büyük, diğer hemen hemen aynı yaştaydı. Onların bir arada yemeğe indiğini gördü. Ast üst ilişkisi mi vardı, geçimsizlik mi nedendi bilmiyordu. Yakında herkesi tanır, neyin ne olduğunu öğrenirdi. Bu tarz yerlerde dedikodu da bolca olduğundan yemeklerde ve dinlenme molalarında her şeyi öğreneceğinden emindi. Aslı'ya gülümseyip çantasını ve hırkasını aldı. "Elbette. Hem ben de arkadaşlarla tanışmış olurum."

"Hadi çıkalım."

Asansörün önünde üç kişi daha vardı. Hepsi ile tanıştırdı Aslı, Azra'yı. Karşılıklı memnuniyet ifadelerinden sonra havadan sudan konuşmalarla beşli asansöre bindi.

"Toplamda kaç kişi çalışıyor?"

"Sizinle birlikte on bir kişi olduk."

"Güzel. Böyle birlikte mi çıkıyorsunuz genelde?"

"Evet, genelde hepimiz birlikte çıkıyoruz. Bazen de kimin ne işi varsa ona göre dağılıyoruz. Bir arada çalışsak da iş yoğunluğunda birbirimizin hayatı hakkında çok bilgimiz olmuyor. Ama öğlen o yarım saat, bazen bir saatlik paylaşılan vakitler ile daha sıcak ortam yaratıyor, kimin ne kötü ne iyi haberi var öğreniyoruz. Büroda her gün için bir nöbetçi kalıyor. Siz de kalacaksınız." Bunu söylerken belli bir saygı tonlaması yapmış, sanki bu nöbet işi onun için kötü bir şeymiş de hafifletmek istemiş gibi tavır takınmıştı. Bilse bunun bile ne kadar büyük bir onur olduğunu asla böyle davranmazdı.

"Elbette. Deneme sürem içinde de nöbete kalacak mıyım? Belki Orhan Bey sonrası için kalmamı uygun bulur."

"Deneme süreniz yok. İşlemleriniz çoktan başladı."

Azra, şaşkınlıkla gülümsedi. Farkında değildi ama aklının bir köşesinde bu işi kaybetme korkusu olduğunu anlamıştı.

"Hep böyle mi olur?"

"Orhan Bey eleman seçiminde ilginç yöntemleri olan biri. Ben de geldikten beş dakika sonra masaya oturmuştum. Üç yılı bitirdim."

Azra, bunu duyunca sevindi. Kendisine özel bir tavır olmaması karakter analizinde başarılı biri olduğunu göstermişti. Yemek süresince karşılıklı bilgiler alınırken Azra kayıp üç yılını çalışmayarak geçirdiğini söylemişti. Kimse neden diye sormamıştı. Kişilerin özel hayatlarına saygılı oluşları da hoşuna gitmişti.

Yemekten sonra Çınar'ı aradı. Genç adamın hemen telefonu açmasından duyduğu mutluluk tuhaftı.

"Efendim Azra? Bir şey mi oldu?"

AZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin