Çarşamba günü baharın ilk ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Hava sıcak, güneş parlaktı. Çınar, elindeki evraklara bakıp gülümsediğinde güneşten bile daha parlak ışık yaymıştı sanki.
"Hepsi ayrı olay bunların."
"Son bir ayda yaptıkları sevkiyatlar. Neredeyse bir tona yakın mal yollamış."
"Hepsini de kaçırmışız."
"Ne yazık ki öyle. Şimdi ne yapıyoruz?"
"Tabii ki kamyonlar, tırlar, sahipleri, izledikleri yollar, nerede mal yüklenmiş, kime rüşvet verilmiş, imzalar kimin hepsinin teknik takibini başlatıyoruz."
"Üreticilere ulaşabilecek miyiz?"
"Sen bunlarla uğraşırken birileri de onun peşine düştü."
"Ve?"
"Adamı bulduk."
"Çok iyi. Yakaladık mı?"
"Hayır, takipteyiz. Tezgahları süpermiş. PTT üzerinden havale yolluyorlar. Rakamlar hep limit altı. MASAK bildirimi yapılmıyor. Gönderenlerin isimleri hep değişiyor. Aynı kişi üst üste iki kez havale çıkartmıyor. Yine de alıcı ismi sayesinde hareketleri tespit etmek kolay oldu."
"İsmi nasıl bulduk? Tamam...sormadım." Çınar, soruyu duyar duymaz kaşlarını çattığı için sonraki tepkisine gülmeye başlamıştı.
"Sorma. Sonra öğrendiğinde sürpriz olsun. Şimdi şu dosyaları al, okuyormuş gibi yaparsın. Hilmi... eline sağlık."
"Henüz yeni başladık, sayın savcım. Henüz yeni başladık..."
*****
Azra, kendisine gelen gül buketine şaşkın gözlerle bakıyordu. Pembe güllerden oluşan bukette en az yirmi dört tane gül vardı. Teoman'ın ergenler gibi doksan dokuz tane gül göndermesini beklemiyordu ama yirmi dört tane bile abartılıydı. Çiçekleri bürosunda iki saksıya koymuş, sığmayanları diğer vazolara dağıtmıştı. Evlilik teklifi aldığını basın yolu ile öğrenen iş arkadaşları yanıtını merak ediyordu. Azra evet demediğini, henüz düşünme aşamasında olduğunu belirtmişti. Her şeyin ortaya çıkmasına o kadar az kalmıştı ki, heyecandan elleri terliyordu.
Kısa zaman içinde gerçekleri öğreneceklerdi.
Son vazoyu da güllerle doldurduktan sonra buketin kağıdını atmak için masaya uzandı. Çiçekçinin kartı vardı. Beyaz Gül çiçekçilik. Babasına resimlerdeki gülleri sorduğunda öyle daha güzel olduklarını söylemiş, sonra lafı çevirmişti. O gün de doğru iz üstünde olduğunu biliyordu ama bugün işler çok değişmişti. Çiçekçinin adı aklını karıştırmıştı. Çiçekçinin kartını alıp kalan çöpleri attı. Araştırmaya değer miydi acaba? Babasına yeniden telefon açmaya karar verdi. Bu kez şirket telefonundan aradı.
"Merhaba baba, nasılsın?"
"Azra? İyiyim kızım, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Çalışıyorum. Oralarda da havalar ısındı mı?"
"Yaz geldi sayılır. Arada yağış oluyor ama havalar çoktan ısındı. İstanbul'da nasıl hava?"
"Güzel sayılır. Biliyorsun güven olmaz havasına."
"Biliyorum."
"Baba, sana bir şey söyleyeceğim."
"Gazetede okudum."
"Kızdın mı?"
"Hayır, korktum."
"Korkma. Güven bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRA
Przygodoweİşlemediği bir suçtan hapis yatan bir genç kadın... Onu hayatında isteyen yaşlı bir adam... O adamı hapse atmak için yıllarını harcayan bir savcı... Genç kadının yaşadıklarının intikamını alırken biraz desteğe ama en çok da cesarete ihtiyacı var. Ne...