25. Bölüm

795 199 44
                                    


Yemek daveti için hazırlanırken madalyonuna uyacak bir elbise seçmişti. Yemek için beklenenler gelmeden önce hafta sonu için yaptığı daveti kabul etmediği için Teoman çok sinirlenmişti. Azra, onun takıntılı halinin tadını çıkartmaya başlamıştı. "Hiç boşa yorma kendini. Yaşlısın, kalp malp bir de bununla uğraşmayayım."

"Ne diyorsun sen? Gayet sağlıklıyım ben." Sesi o kadar sertti ki Azra gülmemek için kendini zor tuttu. "Biliyorum ama bu kadar gereksiz sinir hasta edecek seni."

"Hafta sonu çalışmam lazım demek de ne oluyor? Kaç haftadır çalışıyorsun."

"Teoman, boşuna çeneni yorma. Bu hafta sonu çalışmam lazım. Akşam olsa belki gelirdim ama öğleden sonra hiçbir yere gidemem. Pazar günü de çalışacağım. O yüzden ısrar etme."

"Anladım. İlla çalışacaksan yine burada çalış. Nuri sana yardım etsin."

"Nuri'nin hafta sonu hakkı yok mu?"

"Var ama bir hafta sonu yardımcı olur sana."

"Hayır istemem. Cumartesi şirkette, pazar evde çalışacağım."

"Anladım. Tamam, inat etmeye devam et. Canımı daha fazla sıkmana izin vermeyeceğim."

"Çok iyi. Hadi bak birileri geldi. Misafirlerini karşıla."

"Sen de gel."

Azra, daha fazla ikiletmedi. Konukları ağırlarken ev sahibi olarak yanında durmanın nasıl görüneceğini biliyordu. Tüm bunların sonra kendisine çok faydası olacaktı, hissediyordu. Yerinden kalktığında üstünü başını düzelttikten sonra madalyonuna el attı ve klipsiyle birlikte zincirini düzeltiyormuş gibi yapıp düğmesine bastı.

Beyaz güllerle donatılmış antre mis gibi kokuyordu. Evin her yeri beyaz güllerle süslenmişti. Bir an babasının resimleri geldi aklına. Annesinin ve kendisinin resimlerinde çizilmiş olan beyaz güller bir şifre miydi? Babası ile görüşmek için içinde bir şeyler harekete geçmişti. En kısa sürede arayacaktı. Açılan kapıya baktı ve ilk konukların gelişi ile az önceki tartışma havasını üstünden tamamen attı, yüzüne gülümse yerleştirdi ve konuklarını karşıladı.

O tartışmadan şu ana kadar geçen zamanda bir davetin olağan seyri yaşanmıştı. Yeni bir şey duymamış, görmemişti. Garsonlar artık içki servisi yapmaya başlamıştı. İçmeyenler için çay, kahve ve su da her tepside yer alıyordu. Azra o akşam kahve ile idare etti. Alkol alıp dikkatinin dağılmasını istemiyordu.

Bir ara dört erkeğin baş başa konuştuğunu gördü. Yanlarına gidip dikkat çekmek istemediği için, yüzü onlara dönük olarak en yakın kadın konuklardan birine yaklaştı. Hatırını sorduğu için yeni konu bulmalıydı. Bir kadının en kolay konuşacağı konu elbette elbise, ayakkabı idi. O da bunu yaptı. Kadın ona yeni mağazaları, piyasayı ele geçiren moda evlerini anlatırken Azra, bakışlarını ona ama vücudunu hafif bir şekilde konuşan erkeklere doğru çevirerek en azından dudak okuyacak birileri için kayıt yapmaya çalıştı.

Adamların kahkaha attıklarını duyunca ne konuştuklarını gerçekten merak etti.

Kadının boş muhabbetinden kurtulup yanlarına gitmekte sakınca görmemişti. "Beyler, çok neşelisiniz. Bizi niye mahrum ediyorsunuz bu eğlenceden?"

"Gel tatlım, son girdiğimiz maç iddiasını konuşuyorduk. Bu yaz hepimizi otelinde beş kuruş almadan ağırlayacak adamı tanıyor musun?"

"İsmail Bey'i tanımayan mı var? Dünya Otellerinin sahibini tanımamak ülkeyi tanımamak demek."

AZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin