16. Bölüm

1K 265 72
                                        



Pazar gününü bir arada ve hemen her şeyden konuşarak geçirdiler. Azra ona Çınar'ı anlatmak istiyordu ama tek kelime edemezdi. Çok özlemişti. Sadece uçaktan indiğinde aramış, haber vermişti. Bunu da diğer telefonu yanında götürmediği için cebinden yapmak yerine telefon kulübesinden yapmayı tercih etmişti.

Pazartesi dönüş uçağına binmek için evden babası ile çıktı. Aynı apartmanda oturan komşuları ile selamlaşıp kızını tanıştıran babasına sevgiyle baktı. İki gün elbette açığı kapatmaya yetmemişti ama buzlar erimiş, kırgınlıklar geride kalmıştı. Bunun geleceği için büyük bir adım olduğunu biliyordu.

Uçağa bindiğinde içinde hissettiği burukluk vedalaşma anında hissettiğinden de yoğundu. Bir daha ne zaman göreceğini bilmediği tek akrabasını arkada bırakmıştı. Annesini de erken yaşta kaybedince bir babası kalmıştı. Son üç yıldır hissettiği yalnızlık bir nebze geçmişti. Ne olursa olsun bir babası vardı.

Uçak yolculuğu boyunca eski arkadaşları hakkında düşündü. Babası arkadaşlarını kendisinin uyardığını söylemişti. Uzak durmalarını rica etmişti. Onları da affedebilirdi. Fakat çoğunu artık hayatında görmese de olur diye düşünüyordu. İçlerinde aramak istediği sadece iki kişi vardı. Tepkilerini merak ediyordu.

Babasının hediye ettiği tabloları yatak odasına astı. Annesinin ve kendisinin resimlerini hediye etmişti. Annesinin resminde beyaz güller vardı. Kendi resminde de arkada bir vazoda beyaz çiçekler gözüküyordu. Yakından bakınca onların da beyaz gül olduğunu fark etti. O fotoğrafın aslında çiçek var mıydı, anımsayamamıştı.

Pazartesi gününün büyük bölümü yolculukla geçtiği için evine gider gitmez iş yapmak yerine, uzanıp biraz dinlendi. Uyanınca Çınar'ı aradı.

"Müsait misin?"

"On dakika sonra dönerim sana. Kötü bir an."

"Tamam, bekliyorum."

Yüzündeki gülümsemenin Çınar'ın kötü sesine ve konuşamayacak durumun ne olduğunu bilmemesine rağmen silinmemesi şaşırtıcıydı. Önceden olsa sevgilisinin onunla konuşmak yerine sonra arayacağım demesine günlerce surat asabilirdi. Gerçekten trip atan biri olduğunu anlayıp biraz daha gülümsedi. Çınar önemli bir görevi olan ve bunu yaparken dikkatini dağıtmaması gereken biriydi.

Üstelik on dakika demesine rağmen yedi dakika sonra aramış birine kim kızabilirdi?

"Hoş geldin. Kusura bakma, olay yerindeydim." Sesi çok yorgun geliyordu.

"Hoş buldum. Önemli değil, işin olduğunu biliyorum. Pazartesi ama sesin çok yorgun geliyor."

"Çünkü dünden beri aralıksız çalışıyoruz. İstediğin zaman beni ara, müsait değilsem sonra dönerim sana."

"Tamam."

"Nasıl geçti gezin?"

"Tahminimden iyi."

"Görüştüğümüzde uzun uzun anlatırsın."

"Ne zaman?"

"Bu akşam bir işim var. Yarın da nöbetçiyim. Çarşamba akşamı?"

"İple çekeceğim."

Bu akşam ne işi vardı acaba? Dün çalışmıştı, şu an yorgundu ama akşam da bir programı vardı. Merakını bastırdı.

"Ben de."

"Çınar?"

"Söyle."

"Adresi bulduğun için teşekkür ederim."

AZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin