Azra, elini beline koyup alaycı bir tavırla, "Bu kağıtlarda o kadar önemli bir şey olsa sen onları birilerinin elinde gezdirmezsin. Beni korkutacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Dedim sana, benden uzak dur ve bir daha şirkete falan kimseyi yollama."
"Azra... ileri gidiyorsun."
"Beni yanında isteyen sendin. O yüzden şimdi saçma sapan tavırlarına eyvallah edeceğimi sanmıyorsun değil mi? Ben gidiyorum." O arada kendisi için hazırlanmış çalışma masasının önüne gitti. Kendisine ait olan bir iki parça eşyayı, not defterlerini ve kalemlerini aldı. Kapıya gittiğinde arkasını dönmeden sesini de yükselterek, "Pisliğinde boğul." dedi ve çıktı.
Sokak kapısını açtığında korumalar kapının önünde barikat oluşturmuştu. Birinin elinde çantasını gördü. Açıp telefonunu ve cüzdanını kontrol etti. Sonra adamlara o kadar sert baktı ki ikisi kenara çekilip yolu açtı.
Azra, bu yaptığının geri dönüşünü hesaplamamıştı. Fakat tanıdığı kadarıyla Teoman, bu hareketin ardından alttan alacak, hatta belki özür dileyecekti. Büyük kumar sayılırdı yaptığı.
Beklettiği taksiye binip evinin adresini verdi. Yol boyu Çınar'ı aramamak için kendini zor tuttu. Yarım saat kadar sonra ise tüm olan biteni anlatmıştı.
"Büyük adım."
"Biliyorum ama emin ol o daha büyük bir adım için arayacak. Hata yaptığını kabullenecek. Benim de art niyetli olmadığımı düşünecek. Bu bence işimize yarayacak. Bu arada kalemleri de aldım. Yenileri hazır değil mi?"
"Delisin sen. Hazır, hazır. Bak, dava açılmadan ondan uzaklaşmış olman lazım. Eğer aramazsa sakın sen arama. Gerisini hallederiz."
"Yeni şeyler var mı?"
"Olmaz mı? Sayende bulduklarımız ile uluslararası uyuşturucu ağının büyük kısmını çökerteceğiz. İzini takip ediyoruz. O yüzden davayı açmak için acele etmiyoruz. İki dosya aynı anda işleme girmeli ki tüm elebaşlarını kaçamadan yakalamalıyız."
"O zaman iş daha da büyüyecek. Ya sen? Dikkatli olacak mısın? Yakalanmanı istemiyorum."
"Ben de yakalanmak istemiyorum."
İki gün kimseden ses çıkmadı. Herkes işlerini yapıyor, diğerinden adım bekliyordu. Azra, hepsinin içinde en sabırlı olandı. Babası ile görüşmeleri sıklaşmıştı. Tabii ona hiçbir şey anlatmıyordu. Hem telefonlara güvenmiyor hem de üzmek istemiyordu.
Yaptığı resimleri evine astığını söylediğinde çok sevinmişti.
İşleri artık rayına girmişti. Yeni gelen adamın da şirket açılışını yapmıştı. İşlemler tamamlandığında haber vermişti. Aynı günün akşamı şirketten çıktığında kapının önünde limuzinin oluşu şaşırtmadı. Güvenliklerden biri hemen yanına gelip elini çantasına uzattı. Azra, çantayı vermediği gibi limuzine doğru yürümeyi de reddetti. Eli boynuna gitti. Aksi istikamete yürümeye başlayacakken bir hareket görüp durdu. Teoman arabadan indiğinde yüzü asıktı.
"Azra, biner misin, konuşmamız lazım."
"Ben söyleyeceğimi söyledim."
"Biliyorum, benim söyleyeceklerim var."
"Dinlemek istemiyorum."
"Çok önemli."
"İçinde içten bir özür var mı?"
"Fazlası var."
Azra, başka bir şey söylemeden araca bindi. Şoför ile ara cam kapalıydı. Teoman tek oturuyordu. Karşısına oturup gözünü dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRA
Adventureİşlemediği bir suçtan hapis yatan bir genç kadın... Onu hayatında isteyen yaşlı bir adam... O adamı hapse atmak için yıllarını harcayan bir savcı... Genç kadının yaşadıklarının intikamını alırken biraz desteğe ama en çok da cesarete ihtiyacı var. Ne...