19. Bölüm

916 224 22
                                    



Azra, yılbaşı gününe kadar bulduğu her fırsatta yeni şirketlerin ortaklık yapılarındaki isimleri araştırmış, ticaret sicildeki değişiklikleri ulaşabildiği kadar incelemişti. Tahmin ettiği gibi tek bir bağlantı yoktu. Fakat iki şirkette kesinlikle Teoman için çalışıyordu. Çalıştıkları her şirketi inceleyemeyeceğini bildiği için bunu nasıl ispatlayacağını da bilmiyordu. Önsezilerle dava açılabilse hemen açtırırdı. Örümcek ağı gibi şirket yapılarıyla karşı karşıya olduğunu biliyordu. Bulduklarını Çınar'a verdiğinde onun, elindeki imkanlar ile şirket yapılarını daha hızlı araştıracağını düşünüyordu.

Ne demişti?

"Aramızda geleceği olan bir ilişki yok!"

Aslında ilk kendisi söylemiş, Çınar da ona misilleme yapmıştı. Ama ikisi de biliyordu ki, bu davayı alınlarının akı ile kapatırlarsa Azra da masumiyetini kanıtlayabilecekti. İşte o zaman belki yeniden başlarlardı... Belki o zamana kadar gerçekten ayrılırlardı... Belki artık sevmezdi... Sonra kendine gülmeye başladı. Belkilerini sabaha kadar sıralasa da duygularının değişmeyeceğini biliyordu. Sadece çok sevdiği birinin kendisi yüzünden zarar görmesini istemediği için uzak durmaya çalışıyordu. Ne kadar becerebileceğini ise hiç bilmiyordu.

Yılın son iş günü beklendiği gibi yoğun geçip gün bittiğinde eğlenmeye hali kalmamıştı. Şirketten arkadaşları ile bir yerde eğleneceklerdi. Yıllar sonra ilk yılbaşı gecesini çok da iyi tanımadığı insanlarla geçirmek değişik geliyordu. Semahat Abla ile kızı bir komşuya davetli oldukları için herkes ayrı plan yapmıştı.

Çınar ile bir haftadır görüşmemişti. Telefonlardaki konuşmalar eskisi kadar sıcak ve uzun değil gibiydi. Kendisi de konuşacak konu bulamıyor, vedalaşıp kapatıyordu. Bu akşam Lale'nin evinde olacaklarını öğrenmişti. Özlüyordu. Ona söylediği gibi sadece sekse dayalı değildi Azra için bu ilişki. Ürkütücü derecede onunla olmak, hayatını onunla paylaşmak istiyordu. Biraz kaçış şansı olarak gördüğü bu ayrılığın kendi duygularını köreltmesini bekliyordu.

Çınar da itiraz etmemişti fazla. Demek ki onun için gerçekten çok da anlamı yoktu. Olsa biraz itiraz eder, başka yollar arardı. Aşk insanın her an iki ayrı düşünce ile kıvranması mıydı? Bir an güzel bir şeyi anımsarken hemen ardından gelen olumsuz düşünceler yüzünden kahroluyordu. Bugün güzel bir gündü. Eski yılı bir kenara koyacaklar, yeni yılın getireceği umutlu bekleyişlere kucak açacaklardı. Kendini toparladı ve tam on ikide dilekte bulunmaya karar verdi.

Şirketten çıkıp topluca mekâna ulaştıklarında hemen her yer çoktan dolmuş, yemeklerin bir kısmı yenmişti. Geç kalan grup da masalarına yerleşip eğlenceye kendini kaptırmaya hazırlanıyordu. Doğal olarak gecenin eğlenceli geçmesi bekleniyordu. Azra, hemen her an sahte bir gülümseme ile arkadaşları ile konuşuyor, küçük hediyelere teşekkür ediyordu. Saat tam on iki olduğunda Çınar'ın verdiği telefonu çaldı. Sırf onunla konuşabilmek için yanına almıştı. Çoğu zaman evde tutuyordu.

"Mutlu yıllar."

"Teşekkürler sana da."

"Çok gürültü var, neredesin?"

"Bilmiyor musun? Peşimde kimse yok mu?"

"Var elbette. Neyse bunları konuşmayalım. Ne zaman çıkacaksın?"

"Bilmiyorum."

"Hemen çıkabilir misin?"

"Neden?"

"Yılın ilk gününü seninle geçirmek istiyorum. Buna da ilk saatten başlamak istiyorum. Bir mazeret uyduramaz mısın?"

"Hallederim. Otelde mi?"

AZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin