İnsanlar genelde annesinin düğününe şahit olmazdı. Onu beyazlar içinde görücek olmak bir yandan heyecanlandırırken bir yandan üzüyordu. Çocukluğundan beri duygularını saklamayı çok iyi başaran birisi olmasına rağmen bugün onun için farklıydı.
Giyeceği siyah takıma bir bakış attıktan sonra beline bağladığı havluyu çıkarttı Erdem. Çekmecesinden aldığı altı bacaklarından geçirdikten sonra kumaş pantolonunu da giydi. Kalın bacaklarında şeklini alan pantolonla beyaz gömleği üstüne geçirdi.
Çalınan kapının ardından kafasındaki düşünceleri uzaklaştırıp "Gel." dedi. Özgür kapıyı araladığında kesinlikle görmeyi beklediği manzara bu değildi. Erdem'in esmer sayılabilecek teninin üstünde önü açık duran beyaz gömlek onu çok karizmatik göstermişti.
"Evet?" Özgür karşısındakini süzmeyi bırakıp buraya neden geldiğini hatırladı. "Şey. Kravat bağlayamıyorum da yardım isteyecektim." Yine gözlerini belli eden mavi bir takım elbise giymişti Özgür. Vücudu kıskanılacak derecede güzeldi. Özenle yaratılmış gibi diye düşündü Erdem.
"Tamam bakma öyle. Gidiyorum. Özür dilerim rahatsız ettiğim için abiciğim." Nasıl baktığının bile farkında olmayan Erdem refleksle gözlerini yere indirdi. "Sorun yok. Gel bağlayayım."
Özgür içeri girdikten sonra kapıyı kapattı. Attığı birkaç adımla Erdem'in dibine girmişti bile. Aralarında çok bir boy farklı olmamasına rağmen Özgür kafasını kaldırmış karşısındaki siyah gözlere bakıyordu.
Erdem ellerini Özgür'ün boynuna değdirdiğinde karşısındaki çocuğun yandığı hissetti. Vücudu o kadar sıcaktı ki o ısı ikisi de yakabilirdi.
Yavaş hamlelerle önce gömleğin yakasını kaldırdı. Boynuna sardığı kravatı düzelterek ellerini Özgür'ün tam önünde birleştirdi Erdem. Odada sadece ikisinin nefes sesleri duyulurken ve burnuna Erdem'in erkeksi kokusu dolarken Özgür Erdem'in ona çok yakın olduğunu fark etti. Aralarında her an kapanacak gibi duran küçük mesafeyi açmak için bir adım geriye gitti.
Kravatı Erdem'in elindeyken geriye gitmesi boğazının sıkılmasına sebep olmuştu. Ellerini kravatı tutan ellerin üstüne koyup gevşetmesi için itti. "Boğuluyordum."
"Düzgün dursana oğlum. Yıllardır bildiğim şeyi yapamıyorum senin yüzünden."
Erdem'in söylediğine Özgür sadece göz devirmişti. Yapabileceği bir şey yoktu. Erdem kravatı bağladıktan sonra Özgür teşekkür edip odadan çıktı.
Evin bahçesinde yapılacak olan sade nikaha katılım yine de çoktu. Etraf beyaz çiçeklerle ve sarmaşıklarla süslenmişti. Ön tarafa sandalyeler yerleştirilmiş arka tarafa konulan uzun ayaklı masalara beyaz örtüler serilmiş üzerine kanepeler yerleştirilmişti. Erdem ve Özgür kapıda misafirleri karşılarken Arda'nın nerde olduğu konusunda hiçbir fikirleri yoktu.
Özgür arkadaşlarıyla takılmaya gittiğinde Erdem tek başına kalmıştı. Yanına yaklaşan Erdem'e göre fazla açık olan kırmızı elbiseli kızı gördüğünde kafasını çevirdi. "Selam."
Kızın uzattığı eli nezaketen sıktıktan sonra hiçbir şey demedi. "Ela ben. Mehmet Koçoğlu'nun kızıyım." Erdem içinden 'burdaki herkes babasıyla biliniyor sanki amına koyuyum' diye geçirdi. Her tanışan öyle tanışıyordu çünkü.
"Erdem." Sonunda kızla göz teması kurduğunda kız gülümsedi. Aslında güzel bir kızdı. Siyah uzun saçları vardı ve makyajını çok güzel yapmıştı. "Ali amcayla annen evlenecekmiş doğru mu?" Meraklı yüz ifadesiyle sorusunu sorduğunda Erdem konunun uzayacağını anlamıştı. "Evet, öyle. İstersen şöyle oturalım ayakta kaldın."
Kızın çok yüksek topuklularını gördüğünde bir yere oturmaya karar vermişti. "Kaç yaşındasın Erdem?" "25. Sen?" Kız gözlerini büyüterek elini ağzına götürdü. "18 yaşındayım ben." Kızın dediğine de Erdem şaşırmıştı çünkü kız asla o kadar küçük durmuyordu. Ordan geçen Arda'yı gördüğünde yanına çağırdı. "Arda. Gel abicim buraya. Bak Ela'yla tanış." Hızlı adımlarla kızın yanından uzaklaştı Erdem.
Uzun zamandır kızlarla bir şeyler yaşamamıştı. İşlerinin yoğunluğundan da buna fırsat ayıramadığından en son lisede yaşadığı aşkı bir daha hissedememişti Erdem.
"Bakıyorum da hızlı kaynaşmışsın abiciğim." Arkasından gelen sesle yüzünü Özgür'e döndü Erdem. "Annen zengin kocayı buldu. Sen de bir sevgili yaparsın hayatınız kurtuldu işte." Erdem ne olduğunu anlamamıştı. Yüzüne keskin hatlı bir ifade kondurduktan sonra "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi.
O sırada bahçeye el ele giriş yapan anneleri ve babaları ikisinin de umurunda değildi. Etrafdan gelen alkışlar ve patlayan konfetilerin arasında tartışıyorlardı. "Ela kardeşim gibidir Erdem. Sakın." Özgür ne sanıyordu. İki dakika konuştular diye sevgili olduklarını falan mı? Yüzüne koyduğu alaylı gülümsemeyle dudaklarını araladı Erdem. "Senden hoşlanmıyorum Özgür."
"Tüh. Ben sana ölüp bitiyordum halbuki Erdem."
Nası gidiyoooo