Heeyyy içerde misinizzz
Yurt dışında olduğum için ben girebiliyorum ama türkiyeye döndüğümde ne olur bilmiyorum"Dünya dönüyor."
"Hadi ya." Kucağında döndürdüğü Özgür'e kurmuştu bu cümleyi.
Elindeki oda kartını kapıdaki yerine tutarak kapıyı açtı. Kucağında Özgür olduğu için biraz zorlanmıştı.
"Neden otele geldik?" Erdem yavaşça kucağındaki bedeni yatağa bıraktı. Arabayı park ettiğinden beri Özgür'ü kucağında taşıyordu. O kadar içmişti ki bastığı yeri görecek hali yoktu.
"Ev leş gibi. Önce temizleteceğim sonra geçeriz." Gerçekten de bu gece o evde kalamazlardı.
Üzerine eğildiği bedenden kalmaya çalışırken Özgür kavradı yakasını. Sıkı sıkıya tuttuğu tişörtü kendine çekti hızlıca. Burunları birbirine değerken nefesleri birbirlerinin yüzlerine vuruyordu.
Gözleri Özgür'ün gözlerinden dudaklarına kaydı. Kalp atışları hızlandı. Özgür'ü her gördüğünde kalbi yerinden çıkacak biri atıyordu.
Özgür ellerini Erdem'in yakasından çekip boynuna sardı. Önündeki dudaklara yapışması çok uzun sürmemişti.
Birkaç saat önce aldığı tadı tekrardan olmak kendinden geçirirken kanında gezinen alkolün de etkisiyle kalçasını Erdem'i hissetmek için kaldırdı.
Çok uzun sürmemişti ki Erdem bir bacağını Özgür'ün diğer tarafına atarak üstüne çıktı.
Bu süreçte dudakları ayrılmadığı için ikisi de nefes nefese kalmıştı. "Dur." Özgür üstündeki bedeni yavaşça ittirdi. "Nefesim kesildi."
Kendini yatakta yana attı Erdem. "Balkona çıkalım mı?" Duyduğu sesle Özgür'e döndü. "Olur."
Otel odasının İstanbul'un ışıklarına açılan bir balkonu vardı. Yüksekte olduğu için ışıklar noktalar haline yayılıyordu.
Balkondaki ikili koltuğa oturdular. "Bekle üstümüze örtü getireyim." Gecenin geç saati olmasından dolayı hafif rüzgarlıydı hava.
Erdem içerden aldığı pikeyi ikisinin üstüne attı. Özgür geniş vücudunun yanına yavru kedi gibi sırnaştığında bir elini kaldırdı. Özgür yaslandığında omzuna attı elini. Özgür'ün kokusu çok rahat bir şekilde alıyordu bu pozisyonda.
"Manzaramız çok güzel." dedi Özgür önündeki İstanbul'a bakarak. İlerideki deniz gözüküyordu.
Erdem'in ona döndüğü hissettiğinde Özgür de Erdem'e doğru döndü. Gözleri o kadar derin bakıyordu ki o girdapta kendini kaybedeciğini düşündü. "Evet. Çok güzel."
Yutkundu Özgür. Alkolün de verdiği hisle ağzının kuruduğunu hissediyordu. Ortamı dağıtmak için araladı dudaklarını.
"Üç sene sonra kendini nerede görüyorsun?" diye sordu.
Beklemediği soruyla biraz şaşırmıştı Erdem. "Bilmem. Önce işimi halletmem lazım. Hala bir işim yok." Bu durum hala onun canını sıkıyordu. Para kazanması lazımdı. Kenarda biraz parası vardı ama o para nereye kadar giderdi bilmiyordu.
Özgür anladığına dair başını salladı. "Sen?"
"Bilmem. Birlikte olalım da." Özgür yaslandığı bedenin kaskatı kesildiğini hissetti. "Sen varsın ben varım. Belki bahçeli bir villadayız. Belki de eyfeli gören bir otel odasında. Sarılmışsın bana aynı böyle." Yanındaki bedene biraz daha sarıldı.
Erdem duyduklarıyla gerilmişti. Birisinin onunla ilgili hayallerinin olması. Geleceğinde ona yer vermesi onu germişti.
Babası yaşadığı zaman diliminde de Erdem'le çok vakit geçirmemişti. Annesi ise ondan birkaç yıl sonra doğan kardeşiyle ilgilendiği için tek başına büyümüştü.
Babasının vefatından sonra annesine olan düşkünlüğü artmıştı. Ama annesinin geleceğinde de hayallerinde de Erdem yoktu.
Yeni birisiyle gireceği hayatı düşünürken Erdem'i yeniden dışlamıştı. Eğer bugün böyle birisiyse bunu kendisi yapmıştı.
Özgür'e baktığında ona değer verdiğini gördü. Hayatında ona yer ayırmıştı. Ve onu yarı yolda bırakma düşünmesi Erdem'i germişti. Belki de hiç istemese bile üç yıl sonra hayatında olamayacaktı. Ve bunun olmaması için her şeyini yapardı.
Yoğun baş ağrısıyla uyandığında telefonu çalıyordu Erdem'in. Üstündeki pikeyi açıp yatakta doğru. Bu süreçte çalan telefonu susmuştu zaten.
Komidinin üstündeki telefona uzandığında gördüğü isimle kaşlarını çattı. Ali bey arıyordu.
Özgür'ü uyandırmak istemediği için balkona çıktı. "Efendim." "Günaydın evlat." Sesi her zamanki gibi yorucu geliyordu yaşlı adamın.
"Sana söylediklerimi düşündün mü?" Duyduğu cümle kaşlarını daha da çatmasına sebep olmuştu Erdem'in. "Alin'le evlenmeyeceğim." dedi sesini sert bir şekilde kullanarak.
"Attığım fotoğrafa bak. Eminim bu fikrini değiştirecektir." Kulağından ayırdığı telefonu kucağına getirdi. Son gelen mesaja baktığında duraksadı.
Bu fotoğraf dün gece barda Özgür'le öpüşürken çekilmiş bir fotoğraftı.
Telefonu tekrar kulağına getirdi Erdem. "Ne düşünüyorsun? Yaymalı mıyım bu fotoğrafı?"
Erdem'den aldığı cevap fısıltıyla karışık bir küfürdü."Yaşayacağın itibar kaybını düşün. Bu saatten sonra kim seninle iş yapmak ister Erdem?" Sertçe yutkundu Erdem. Yaşlı adam doğru söylüyordu. Her şeyin kısıtlandığı yeniliklere açık olmayan bu ülkede böyle bir şeye hiç hoş bakılmazdı.
Ali bey devam etti. "Eğer diyorsan ki hiçbir şeyi umursamıyorum o zaman anneni düşün. Tek isteği mutlu bir aile olan kadına oğlunun ve üvey kardeşinin sevgili olduğunu öğrenmesi epey bir sarsar."
Annesi onun hassas noktasıydı. Ali bey de bunu öğrenmişti.
"Sen Alin'le evleniyorsun. Oğlumu da evine yolla. Şirkete benden sonra geçecek birisine ihtiyacım var."
"Sikerler."
"Güzel. Kararlarımı bir an önce gerçekleştirmen dileğiyle."