"Bu nedir evlat?"
Masasına konulan dosyaya bakıyordu Ali bey. İşle ilgili bir şey olduğunu anlamıştı ama sorma gereğinde duymuştu. "İstifa mektubum efendim."
Erdem davetten çıktığı gece düşünmüş ve istifa etmeye kadar vermişti. Onu değersiz kendi soy ismini değerli gören birisinin yanında daha fazla çalışamazdı. Başından beri şirkete neden bu kadar karşı olduğunu bir kez daha hatırladı Erdem.
Onu fikrinden döndüren kişi Özgür olmuştu.
"Neden istifa ediyorsun?" Ali beyin yüz ifadesinden bu istifayı beklemediği açıkça belli oluyordu. "Kendi paramı kazanacağım." Annesinin baskıları ve Ali beyin tutumu karşısında böyle bir tepki göstermişti. Bugüne kadar nasıl parasını kazandıysa bugünden sonra da kazanabilirdi.
Anladığına dair başını salladı yaşlı adam. "Çıkabilirsin." Ali beyin evdeki çalışma odasından çıktı Erdem. Kendi odasına geçip biraz iş ilanlarına baksa iyi olacaktı.
Telefonu açtığında gelen takip bildirimiyle gözlerini kıstı. İstek Alin'den gelmişti. Annesinin bu evlilik konusunda ciddi olduğunu bir kez daha anladı Erdem. Üstüne Alin'in de aklını karıştırıyorlardı ve Erdem o kızın kalbini kırmak istemiyordu.
Hızlı adımlarla üst kata çıkıp odasına girdi. Bunaltıcı havayla duş almanın ona iyi geleceğini düşündü. Birkaç kıyafet alıp banyoya girdi.
"Nasılsınız?" Özgür'ün çekingen tavırla sorduğu soru mutfakta yemek yapan Nevbahar hanıma karşıydı. Mutfaktan gelen güzel yemek kokularıyla kendini mutfakta buldu Özgür. "İyiyim oğlum. Sen nasılsın?"
Yemeği son kez karıştırıp tencerenin kapağını kapattı kadın. "Geç otur şöyle." Özgür kadının dediği gibi yemek masasına oturdu. "Ben de iyiyim. Sağ olun." Beş yaşından sonra ilk defa birisi ona annelik yaptığı için istemsizce gerilmişti.
"Duyduğuma göre sen de güzel yemek yapıyormuşsun." Yaşlı kadının eşi söylemişti bunu. "Evet. Birkaç bir şeyler yapıyorum." Onun hakkından babasından bilgi alması hoşuna gitmişti Özgür'ün. Kendini değerli hissetmişti.
Kadın Özgür'ün gerildiğini hissederek elini masadaki elin üstüne attı. "Sen söylemek için geldiysen söyleyebilirsin. Biliyorum annenin yerini tutamam ama beni bir ablan yerine koy." Kadının içten sesiyle rahatladı Özgür.
Aslında ne konuşmak için gelmişti kendisi bile bilmiyordu. Sadece konuşmak istemişti. Konuşmanın ona iyi geleceğini hissettmişti. Bir de dün gece çekip giden Erdem mevzusu vardı tabi. Özgür'ü yalnız bırakıp ayrılmıştı oradan. "Erdemle konuştunuz mu?"
"Hayır oğlum. Neden sordun?" "Dün gece davet yerinde beni bırakıp gitti de. Ben mi kırdım onu diye düşünüyordum." Belki annesinden bir şeyler öğrenebilirim veya hayatıyla ilgili detaylar duyabilirim diye sormuştu. Erdem'in gerçek kişiliğini tam tanımadığını düşünüyordu.
"Erdem biraz değişiktir. Duygularını saklar ama kırıldığını saklayamaz. Eğer kırıldıysa sana belli eder onu. Babasının vefatı çok üzdü onu. Ondan sonra böyle oldu zaten. Zırh çevirdi etrafına. Ama siz anlaşıyorsunuz görüyorum ben. Sen Erdem'i kırmazsın."
Uyumlarının dışarıdan da bu kadar belli olduğuna şaşırmıştı Özgür. Aralarındaki çekim gözle görülür derecedeydi demek ki.
"Geçen Erdem'e sordum yok dedi. Var mı sende birileri?" "Sanırım var." dedi Özgür. Kadın bu cevaba şaşırmıştı çünkü Ali beyle evlendiklerinden beri Özgür'ün yanında kimseyi görmemişti. "Nasıl birisi?"
"Çok iyi birisi. Yanında kendimi o kadar özgür hissediyorum ki. Benliğimi onunla bulmuşum gibi." Gözünün önüne Erdem'le yaşadıkları gelirken konuşmaya devam etti. "Ona evim diyebilirim sanırım." Kafasını kaldırdığında ona parlayan gözlerle bakan Nevbahar hanımı gördü.
"Ne güzel anlattın öyle. Allah birlikteliğinizi devam ettirsin oğlum." Kadının aklına Ali beyle yaşadıkları gelmişti. Yaşlanan yaşlarına rağmen sevmek onlar için zor olmamıştı. Birbirlerini seviyorlardı.
"Belki de ölümüm bu evde olacak Özgür. Huzur içinde yaşayalım. Bir derdin olduğunda çekinmeden söyle bana. Her zaman yanındayım."
*
"Bu maviyi al." Yunanistan tatili için alışverişe gelmişti Erdem ve Özgür. "Siyah polo yakayı beğendim ben." Özgür Erdem ne kadar güzel olduğunu söylese de bir türlü ikna olmuyordu. "Tamam Özgür hepsini al."
"Yuh hepsini mi alıyım?" Kabinde asılı duran yedi tişörte baktı. "Hasbinallah. Şunu al diyorum yok. Hepsini al diyorum yok." Eliyle yüzünü sıvazladı Erdem.
"Tamam seçtim ben." Yüzünü baktığı telefondan kaldırıp Özgür'e çevirdi. Sonunda seçmişti. Kasaya doğru yürürlerken Erdem telefon konuşması yapacağını söyleyerek mağazadan çıktı. "Evet daha öncesinde galeride çalıştım. Kendi işimi kuracak kadar birikimim yok." Karşı taraf şartları anlatmaya devam etti. "İki ortaklı bir yere ortak olurum tabi ki." "Yurt dışına çıkacağım. Döndüğümde en kısa zamanda görüşürüz." diyerek kapattı telefonu.
"Aşkım geldim ben." Özgür'ün de gelmesiyle birkaç mağaza daha gezdiler. Erdem elindeki kıyafetlerle kabine girecekken yanından içeri giren Özgür'ü gördü. Köşedeki tabureye oturdu. "Yoruldum." İki saattir ayaktalardı gerçekten de yorulmuştu.
Erdem kapısını kapattı deneme kabininin. Önce üstüne seçtiği gömleği deneyecekti. Tişörtünü yavaşça sıyırdı. Özgür'ün gözlerini tüm vücudunda hissediyordu. Gömleği giydikten sonra önünü ilikleme çabası göstermeden öylece kaldı.
Esmer teninde beyaz gömlek güzel durmuştu. Bu görüntüsünü seviyordu.
Sıra deneyeceği pantolona geldiğinde gözlerini Özgür'le birleştirdi. "Yunanistan çok eğlenceli geçecek biliyorsun değil mi?" Sonrasında da pantolonunu indirdi. Özgür gözlerinin önündeki kabarıklığa bakarken yutkundu.
"Biliyorum. Aşırı eğleneceğiz." Özgür sözlerinden sonra gözünü önündeki açıdan kaldırıp Erdem'in gözleriyle birleştirdi. Bu gözleri Erdem'e istediği her şeyi yaptırabilirdi. Gözlerini çekip kıyafet denemeye devam etti.
Pek içime sinmedi geçiş bölümü diyelimm