Geçen gün yaşadıkları yüksek tansiyonlu oyundan sonra Özgür'le Erdem sevgili olduklarını açıklamıştı. Kimse böyle bir şey beklemediği için şoka uğramıştı. Bir ara Özgür'ü sırtlarına almış askere uğurlar gibi taşıyorlardı. Kaan'la Mete ayrıca sevinmiş dörtlü date teklifinde bile bulunmuştu.
Erdem odasından çıkıp birazdan olacak toplantı için asansöre adımladı. Şirkete alışmıştı birkaç günde. Her şey ona haber verildiğinden ekstra bir efor sarf etmesine gerek kalmıyordu.
Adımlarının yönünü değiştirerek Özgür'ün odasına döndü. Özlemişti. Dün gece birlikte uyumuşlardı ama içindeki özlem bir türlü geçmiyordu. Bazen öyle güzel bakıyordu ki Erdem onun büyülendiğini düşünüyordu. Temas etse kırılacak olan bir cama dokunuyor gibi dokunuyordu.
Özgür'ün odasına aralık kapıdan girdi. "Erdem!" Yüzüne güzel bir gülümseme kondurdu sarışın çocuk. "Toplantıya iniyordum. Seni de alıyım dedim." Birkaç adımla Özgür'ün masasına yaklaştı. Açık bilgisayara hiç tereddüt etmeden baktı. "Yunanistan mı ora?"
"Evet." dedi Özgür. "En kısa zamanda gitmeyi planlıyorum."
Anladığına dair başını salladı. Özgür masadan kalkınca Erdem hareketlendi ve odadan çıktılar. "Akşam bizimkiler erken doğum günü partisi yapacakmış. Geliyorsun dimi?"
Efes zaten haber verdiği için Erdem biliyordu. İş çıkışı geçen gördüğü bilekliği alacak ordan da partiye geçecekti. Her şeyi planlamıştı. "Bu da soru mu yavrum. Geliyorum."
Toplantı uzun ama eğlenceli sürmüştü. Şirket yükseliş ivmesi kazanmıştı. Erdem başta reddettiği şeyin aptallık olduğunu düşünmeye başlamıştı. Arada galerinden ayrıldığını bilmeyenler arıyordu Erdem'i. Yeni arabalar istiyorlardı.
"Erdem bey?" "Efendim Onur." Asistanı toplantı çıkışı yanına gelmişti. Taktığı siyah gözlüğü düzeltip Erdem'e bir kağıt uzattı. "Yakın zamanda düğünüm var. Sizi de görmekten çok mutluluk duyarım Erdem bey." İki saattir çekindiği şeyi öğrendiğinde güldü Erdem. "Tabi tabi gelirim." Davetiyeyi alıp Onur'un yanından ayrıldı.
"Evet üç gün. Üç günlük bir tatil istiyorum." Avmde bir tur şirketi bulmuştu Erdem. "Uçak masrafları da içinde olsun." Önüne uzatılan kağıtta kişi bilgilerini dolduruyordu. Çalan telefonla gözlerini çevirdi. "Efendim Efes?" "Nerdesin herkes burada sen yoksun. Hızlı gel." Kolundaki saate baktı Erdem. "Yarım saate gelirim. İşim var."
Efes onu onayladıktan sonra "İşi varmış." dedi. Bunu boğuk bir ses olsa da Erdem duymuştu. Sonra da Özgür anlayamacağı ama sesin ona ait olduğunu bileceği kadar uzaktan bir şeyler söyledi. Özgür aratmıştı. Efes'e yalvarıp Erdem'i aramasını söylemişti.
"Temassız varsa okutabilirsiniz Erdem bey." Cebindeki yeni kartlarından birini çıkartıp post cihazına uzattı. Onaylandığına dair çıkan sesi duyduğunda geri cüzdanına koydu kartı. "İyi günler." diyerek oradan ayrıldı.
Aksesuar mağazasının önüne geldiğinde içerisi boştu. "Kolay gelsin." Geçen gün fotoğrafını çektiği bilekliği gösterdi Erdem. Her şey o bileklik içindi. "Satılmış bileklik. Yeni bir tane getirtebiliriz. Beklerseniz yarım saate gelir." Erdem duyduğu saatle sıkıntılı bir nefes verdi. "Deponuz nerde?"
"Maslakta efendim." Saati kontrol ettiğinde bekleyebileceğine kanaat getirdi. "Bir bardak çay alabilir miyim?"
Özgür heyecanlı gözlerle etrafı tarıyordu. Erdem gelirim demesine rağmen hala gelmemişti. Halbuki şirketten birlikte çıkmışlardı. Arayıp baskı yapmak istemiyordu ama artık endişelenmeye başlamıştı. "Naber doğum günü çocuğu?" Yanına oturan Kaan'la ona döndü. "Gelmedi mi sevgilin?"
"İyiyim Kaancım sen nasılsın?" Dedi ikinci sorusunu umursamayarak. Bar yerine bu sefer bir kafeye gelmişlerdi. Canlı müziğin olduğu bir yerdi ve sırf Özgür için kapatılmıştı. Efes her şeyi düşündüğü için Özgür'e sadece oturup iyi dilekleri kabul etmesi kalmıştı. "Bence ara Erdem'i."
Yüzüne baktı Kaan'ın. Bazen dünyanın en ciddi insanı olurken bazen de saçmalamakta kimse onun ötesine geçemiyordu. "Değer verdiğini göster. Çekinme." Özgür'ün gözlerinin içine bakarken bir abi tavsiyesi verir gibi yaklaşıyordu.
Özgür koltuğa attığı telefonu alıp Erdem'i tuşladı. Aradan geçen çalma seslerine rağmen telefon açılmıyordu. En sonunda Erdem'in meşgule atmasıyla kulağından indirdi telefonu. "Meşgule attı." Sesindeki kırıklığı anlayan Kaan konuyu değiştirmek istercesine konuştu. "Senin doğum günün ne zaman şimdi?"
"Of bilmiyormuş gibi konuşma Kaan. Yarın işte."
Özgür'ün gözleri kapıdaki kişiyi bulurken "Bunun ne işi var burada." diye söylendi. "Efes!" Dibinde olmasına rağmen adını bağırması Efes'i korkutmuştu. "Ne var abi?" "Bora geldi." Hızlıca gözleri Bora'yı buldu Efes'in. "Bora gelmiş."
"Ben çağırmadım. Yemin ederim ben çağırmadım." Efes'in tavırlarını gördükten sonra omzuna elini attı Özgür. "Tamam sakin ol. Doğum günümü kutlamaya gelmiş demek ki. Arkadaşız sonuçta."
Hızlı adımlarla Özgür'ün yanına geldi Bora. Fazla zamanı yoktu. "Bora?" Önce Özgür'e sıkıca sarıldı. Hareketlerinde gariplik vardı. Acaba sarhoş mu diye düşündü Özgür. "Özgür." dedi hala sarılırken. "Doğum günün kutlu olsun."
Ona anlamsız bakışlar atan Özgür'ü fark edemeyecek kadar kafası yerinde değildi. Özgür'ün iki elini de avuçları arasına aldı Bora. "İyi ki doğmuşsun." Bir elini cebine atıp kutuyu çıkarttı. Hareketleri aşırı dengesizdi.
Kutuyu açmaya çalıştıkta eli titriyordu Bora'nın. Kafedeki herkes onlara odaklanmış onları izliyordu.Bora dengesini zar zor sağlayarak tek dizinin üstüne çöktü. Özgür'ün gözlerine bakarak kutuyu açtı.
Bu. Bu Erdem'le beğendiği bileklikti.
Kafasını çevirip baktığında ise onları izleyen Erdem'i gördü.