"Tek başınıza yaşamak için ideal bir daire."
Karşısındaki emlakçı cümlesini bitirdiğinde Erdem bir dakika bile düşünmeden "Kiralıyorum." dedi. Zaten bir daire kiralamak amacıyla çıkmıştı bugün yola.
Gökdelenlerin olduğu bir bölgeydi burası. Etraftaki her bina neredeyse kırk katlıydı. Bulunduğu 37. kattan aşağı baktı Erdem. Sadece binalar görünüyordu.
Eşyalı ama sıfır bir daireydi. Erdem'in galerisine neredeyse yürüme mesafesindeydi. Bu yüzden annesinin evini bırakıp tanışmaya karar vermişti.
"O zaman imzaları atalım. Bugün yerleşebilirsiniz eve." dedi emlakçı. Erdem'in acelesi yoktu ama bugün boşken taşınması onun da işine gelirdi. Daha açılışını yapacağı bir galeri vardı.
1+1 olan bir daireydi burası. Mutfaktan salona direkt geçiş ve artıdan bir yatak odası vardı. Büyük bir daire olamamasına rağmen eşya azlığından ferah gözüküyordu.
Salonun ortasında u sayılabilecek bir köşe koltuk vardı. Mutfak masası salonla mutfağı ayıran çizgiydi. Erdem gözleriyle tüm evi taradıktan sonra emlakçıyla birlikte evden çıktı.
Eşyalarını toplayıp tekrar daireye geldiğinde içinde anlam veremediği bir burukluk vardı. Yıllarca kaçtığı yaşam şeklinin içine girmesi onu üzüyordu. Hiçbir zaman o mahalleden çıkmak gibi bir hayali olmamıştı. Parasını kazanmış fazlasını biriktirmişti. Biriktiği meblağ onu aşırı zengin edecek kadar değildi ama bir galeri sahibi olmasını sağlamıştı.
Erdem'i sinir eden ikinci bir konu vardı. Kendisine ne kadar itiraf edemese de içindeki özlem görmezden gelemeyecek derecede büyüyordu. Tüm odağını işine verdiğini düşünse de aklı ona kayıyor düzenini altüst ediyordu.
Erdem Özgür'ü özlemişti.
Kıyafetlerini dolaba yerleştirdikten sonra rahat şeyler geçirdi üstüne. Maillerini kontrol etmesi lazımdı. Birilerinden haberler geliyordu sürekli. Haberleşmeler mail üzerinden yapılıyordu.
Elindeki bilgisayarı koltuğa fırlattıktan sonra buzdolabını açtı. Eve gelirken alışveriş yapması işine yaramıştı. Kapaktan bir soda alıp kapattı buzdolabının kapağını. Diğer eliyle ise yüzünü sertçe sıvazladı. Beyni o kadar doluydu ki uyuyamıyordu günlerdir. Dört beş saat anca uyuyordu.
Maillerden birisini açtığında gelen bir davetiye gördü. İş dünyasından gelen bir maildi. Adam yeni projesinin lansmanı için davet ediyordu Erdem'i. Erdem'in birçok kez araba sattığı bir adamdı bu kişi.
Tarihi yarın 19 gibi olan bu lansmana gitmesi gerekiyordu. Önceden gram umursamadığı davetlerde yeni insanlara kendini tanıtması artık çok önemliydi. Böylece adını ve markasını büyütebilirdi.
•
"Açacaksın demek galeriyi?" Erdem bulunduğu davette birkaç kişiyle konuşuyordu. "Evet. Yakın zamanda."
Tüm iş insanları lansmana gelmiş terasta konuşuyorlardı. Yemekli bir davet olacağı için saati bekliyordu herkes.
Yüksek masalar ve üzerinde içecekler vardı terasın. Binanın iç kısmına masalar hazırlanmış canlı müzik için hoparlörler ayarlanıyordu. Bir cello ve bir keman gördü Erdem.
"Bizim oğlanlar seni örnek alsın. Aynı yaştasınız işi gücü karı kız peşinde dolanmak." Efes'in babasının söylediği şeye gülmemek için çaba sarf etti Erdem. Oğlunun yönelimini bilmiyordu. Belki de oğluyla ilgili çoğu şeyi bilmiyordu.
Masadaki diğer kişiler de Efes'in babasını onayladığında başını öne eğerek "Teşekkür ederim." demekle yetindi Erdem. Genelde duyduğu cümleler olduğu için alışmıştı. Buralara kazıyarak gelmişti. Çalışmıştı ve karşılığını alıyordu.
Gün batmışken Erdem bir masada yaşıtlarıyla konuşuyordu. Çoğuyla önceden tanışmışlığı ve konuşmuşluğu vardı. Gülerek espriler yapıyorlar kahkaha sesleriyle milleti kendilerine baktırtıyorladı. Erken büyüyen birisi olduğu için Erdem böyle ortamlara uzak büyümüştü. İçinde kalan ukdeyi gerçekleştirmek ona daha da mutluluk veriyordu.
"Yemeğe geçelim." dedi aralarından birisi. Vakit gelmişti. Topluca bir masaya geçtiler. Erdem telefonunu çıkartmış bakarken uzaklardan duyduğu ses kafasını aniden kaldırmasını sağladı.
Oradaydı.
Orada duruyordu. Hiç yara almamış gibi gülümsüyordu. Erdem boğazına bir elin sarıldığını hissetti. O el nefes alışını kesmişti Erdem'in. Özgür'ü görmek ona olabildiğince iyi ve olabildiğince kötü hissettirmişti.
Yemek boyunca bir daha gözleri görmedi Özgür'ü. Arasa da bulamadı. Gördüğü şeyin bir sanrıdan ibaret olduğunu düşünmeye başlayacaktı ki terasa yürüyen Özgür'ü gördü.
Hızlıca dizlerine koyduğu örtüyü masaya koyarak ayağa kalktı. Özgür bu kadar yakınındayken konuşmadan gidemezdi. "Nereye?" Sese döndü Erdem. "Sigara içip geleceğim." diye aklına gelen ilk cümleyi söyledi.
Tahmin ettiği gibi terasta sadece Özgür vardı. Havanın kararmış olmasından ve sonbahar mevsiminin başında olunmasından akşamları soğuk oluyordu.
Kalp atışları giderek hızlanırken bunu önemsememeye çalıştı. Birkaç hafta öncesine kadar sevgilisi olan çocukla konuşacaktı. Kendisini germesine gerek yoktu.
Rahatlamak adına ceketinden bir dal sigara çıkarttı. Belki sigara onu kendine getirirdi. Rüzgarlı havada zor da olsa yaktığı sigaradan derin bir nefes çekti.
Giydiği ceketi üzerinden çıkarttı. Bu süreçte Özgür'ün sırtı dönük olduğu için hiçbir şeyden haberi yoktu. Sigarayı tekrar dudaklarına götürdü Erdem.
Elindeki ceketi Özgür'ün arkasından yaklaşarak omuzlarına bıraktı. Ağzındaki sigarayı parmaklarının arasına alıp tuttuğu dumanı üfledi. "Bitmedi."
"Ne?" Erdem'i görmüştü. Erdem'in o çocuklarla nasıl gülüşerek konuştuğunu da görmüştü. Hatta Erdem'i böyle görmek onun sinirlerini büyük derecede bozmuştu. Ama Erdem'in yanına gelmesini beklemiyordu.
"İstediğini aldın ve bitti öyle mi? Bana tam olarak böyle sormuştun Özgür. Bitmedi."
Yüz yüze geldiler. Erdem bir adım daha atarak Özgür'le mesafesini neredeyse sıfıra indirdi.
"İstediğin şey bir ilişki veya bir kişi değil.
İstediğim şey bunların hepsinin ötesinde. İstediğim şey sensin."Özgür'ün kayan adem elmasına indirdi gözlerini. Etkilenmişti. Özgür'ün gözlerinden anladı. "Savaşıyorum. Her şeyin bitmesine çok az kaldı." Galeriyi açtığı anda savaşını bitirecekti. Ne Ali Ulusoy ne de başka birisi önünde engel olamayacaktı Erdem'in.
Başını hafifçe yana yatırdı Özgür. "Erdem..." Sesini olduğunca sakin ama dayanamaz çıkartmıştı. Bir elini Erdem'in omzuna doğru kaldırdı. "Ben çok özledim."
Eğer zamanla geçmeyen tek duygu varsa o da özlemdi. Özlemin geçmesi için o kişiyi görmek gerekiyordu. Veya o kişinin asla dönmeyeceği eski halini.
Elindeki neredeyse sönmüş sigarayı umursamadan elini kaldırdı Erdem. Parmakları önündeki yumuşak tene temas ederken bakışları önündeki dolgun dudaklara kaydı. O da çok özlemişti.
Gözleri kapanırken dudaklarını Özgür'ün dudaklarına bastırdı.
İyi okumalar ve iyi gecelerrr