"Uyandın mı?"
Özgür'e ithafen sorduğu sorunun cevabını dinlemeden dolaba adımladı Erdem. Bir içki alıp kafasına dikti. Ona iyi geleceğini düşünüyordu.
"Napıyorsun? Aç karna çarpar." Erdem'in bu davranışına anlam vermemişti. Dün gece sarılıp uyurlarken sabah gördüğü Erdem bambaşka birisiydi.
"İyiyim ben. Kahvaltı hazır." Sinirden gözleri dolmuştu ve bunu Özgür'e belli etmemek için Özgür'den oldukça kaçmaya çalışıyordu. Eğer görürse soru sorardı. Soru sorarsa yalan söylemek zorunda kalırdı. Ve Erdem sevgilisine yalan söylemek istemiyordu.
Hayatında hep kaybettiği şeyler olmuştu. Bu hissi ne kadar atlattım dese de tekrar yaşamaktan korkuyordu Erdem. Birisini kaybetmekten korkuyordu.
Özgür ona o kadar güvenirken Erdem'in birkaç dakika içinde söyleyecekleri hayatındaki çoğu kişi gibi Özgür'ü de kaybetmesini sağlayacaktı. Elindeki şişeyi bir kez daha ağzına götürdü.
Şişeyi saran başka bir elle gözlerini araladı Erdem. Karşısındaki beden şişeyi yavaşça alıp masaya koydu. "İçme Erdem." Özgür'ün sesine ve bu kadar yakınında olmasına karşın öylece durdu karşısında.
Özgür kollarını Erdem'in gövdesine geçirip sardı. Başını Erdem'in omzuna koydu. "Bir sorun mu var Erdem? Sabahtan beri garip davranıyorsun?"
Dışarıya bu kadar yansıttığının farkında değildi. O yüzden Özgür'ün söyledikleri onu afallatmıştı.
"Hayır. Yok bir sorun." Bir sorun olduğunu anlamıştı Özgür. "Telefonla konuştuktan sonra böyle oldun. Telefonda ne konuştun Erdem?"
Özgür'ün konuşmaları duymadığını düşünüyordu. Ama şimdi köşeye sıkışmış ve duvarların üstüne geldiğini hissediyordu. "Ben de seninle bunu konuşacaktım."
Özgür sarıldığı bedenden bir adım geriye gitti. Erdem'in masaya doğru yürüdüğünü gördüğünde onu takip etti. "Geç otur."
Özgür'ü gösterdiği yere oturttuktan sonra karşısına bi sandalye çekti Erdem. Ne kadar yakın olurlarsa o kadar iyiydi.
"Bak Özgür. Benim hala bir işim yok ve senin kredi kartların iptal edilmiş. Otel köşelerinde hayatımıza devam edemeyiz." Konuşmanın nereye gideceğini anladığı için gözbebekleri titredi Özgür'ün.
"Benim işleri halletmem lazım. Sen de evine dön."
Söylediği şeyler Erdem için de kolay değildi. İstediği tek şey biraz zamandı.
"İstediği aldın ve bitti öyle mi?" Oturduğu yerden kalkmış Erdem'in tuttuğu elini çekmişti Özgür.
"Öyle bir şey söylemedim."
"Hayır Erdem ima ettiğin şey tamamen böyle. Bana seninle işim bitti git evine geri dön ben de başka bir hayata başlayayım dedin." Duyduğu şeylere inanmakta hala zorluk çekiyordu Özgür.
"İlişkimiz bitsin demiyorum sadece ara verelim diyorum." Duymak İstediğini almanın verdiği gururla çarpık bir gülümseme kondurdu yüzüne Özgür. O da tam olarak bundan bahsediyordu.
"İşten istifa ettin, söylemedin. Babamla tartıştınız, söylemedin. Üstelik bunu üzerine kavga ettik Erdem. Ben senin için hiçbir şey olamamışım zaten."
Masada duran telefonunu ve koltuğun üzerine bıraktığı ceketi alarak odadan çıktı Özgür. Ne kadar dağılmış olsa da arkasında bi o kadar dağılmış birisini bıraktığını bilmiyordu.
Üzerinde geceden kalma eşofman ve tişört varken hızlıca eve gitmeliydi. Otelin önünde duran taksiye bindi. Gideceği yeri söyledikten sonra takside yankılanan tek ses radyoda çalan şarkıydı. "Hoşçakal, olacaklar sensiz olsun..."
O zamana kadar tuttuğu gözyaşlarını bıraktı Özgür. Duygusal birisiydi ve duygularını da göstermekten çekinmezdi. İnsanlara karşı duvarlarının olmamasından her seferinde darbe yese de kendisini kapatmak istemiyordu. Eğer kendisini kapatsaydı onu tekrar hayata döndürecek bir annesi yoktu.
Villanın önüne geldiğinde cebindeki son parayı taksiciye uzatıp arabadan indi Özgür. Görüş alanı sürekli bulanıklaşıyordu.
Eve girdiğinde ayakları ondan bağımsız adımlarını atıyordu. Kalbindeki acı öyle bir seviyeye çıkmıştı ki vücudunu kontrol edemezdi. Babasının yatak odasının önüne geldiğinde durdu. Aralık kapıdan yatakta oturan kadını gördü.
"Özgür?" Kadın da onu fark etmişti. Özgür kadının gözlerinde korku ve endişeyi gördü. Onun için endişelenmişti. Yatağa adımladığında istediği tek şey başını bir dize koymaktı. Nevbahar hanım bunu anlamış gibi dizlerini düzeltti.
Özgür başını kadının dizine koyduğunda gözyaşları akmaya devam ediyordu. Çekinerek yatmasına rağmen kadın bir elini Özgür'ün kafasına getirdi. "Oğlum."
Kalbindeki acı tüm vücuduna yayılıyordu Özgür'ün. Bunun nasıl geçeceğini bilmiyordu. Bu acıyla nasıl baş edeceğini bilmiyordu.
Artık bir açıklamanın vakti gelmişti. Başını koyduğu beden endişeyle ona bakarken çok zor da olsa bir şeyler söylemek zorundaydı. "Biz-" cümlenin devamını getirmek için yutkundu. "Biz ayrıldık."
Bir sevgilisi olduğunu söylemişti zaten Nevbahar hanıma. Bu kadar açıkça söylemesinin sebebi de buydu. Kendisini giderek daha da güçsüz hissediyordu. Aradan geçen beş dakikada odadan hiçbir ses çıkmadı.
Elleri Özgür'ün saçında gezinirken "Demek terk ettin." dedi kadın fısıltı şeklinde. Daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Özgür duyduğunun doğruluğundan emin olmak için kadının sesini dinleye başladı. "Ah Erdem ah."
Duyduğu fısıltı kalbi gibi tenini de yakarken yattığı yerden hızlıca kalktı Özgür. "Biliyor musunuz?" Karşısındaki kadın başını sallamakla yetindi.
"O zaman bu yanlış. Bu çok yanlış. Ben gitmeliyim." Kadın gitmesini engelledi. "Sana bir kere oğlumsun dedim. Bunu hiçbir şey değiştiremez Özgür."
"Ben özür dilerim." Kendisini suçlu hissetmişti Özgür.
"Özür dileyecek bir şey yapmadın oğlum. Sadece birisini çok sevdin."
Birinin oğlunu çok sevdikten sonra erkekler...