Tatilin son günü olduğu için Özgür kıyafetleri valize koyuyordu. Birkaç dakika önce duyduklarından sonra hızlıca valizleri toplamaya başlamıştı. Erdem ise oturduğu yerde kalmış öylece düşünüyordu.
"Benimkileri de toplamışsın." Yatağın üstündeki valizlere baktı Erdem. "Buraya birlikte geldik birlikte döneriz." Deminki tepkisinden sonra böyle bir cevap beklemediği için şaşırmıştı Erdem. Hem şaşırmış hem sevinmişti.
İstifa konusunu açıp tekrar moralini bozmak istemediği için sustu. "Uçak öğlene doğru. Dışarda kahvaltı yapar mıyız?" Ne kadar sussa da Özgür'le konuşması lazımdı. "Olur." dedi sessiz bir şekilde Özgür.
Şu an düşünemiyordu. Ne düşüneceğini de bilmiyordu. Sevgilisinin böyle önemli bir kararını onunla paylaşmaması onu kırmıştı. Yeterince güvenmiyor mu hissine kapılmıştı Özgür.
"Neden bana söylemedin?" Kahvaltı için otelden ayrılıp bir mekana gelmişlerdi. "Bilmiyorum." Özgür Erdem'in cevabına gülümsedi. Siniri bozulduğu için gülümsedi. "Sen sana güvenmiyorum desene direkt." Dediği şeyler Erdem'in kaşları çatıldı. "Ne alakası var."
"Şu an sana sinir oldum Erdem." Aslında sinirlenmemişti sadece morali bozulmuştu ve bunu karşısındakine nasıl yansıtabilirdi bilmiyordu. "Tüh. Ben sana ölüp bitiyorum ama. Napalım?" Tanıştıkları zamana ait bu replikle ikisi de güldü.
Erdem bir elini Özgür'ün yüzüne attı. Sanki dokunuşundan kırılacak bir eşyaya dokunacak kadar narindi dokunuşları. "Hadi düşürme yüzünü." Yüzünü Erdem'in gözlerine kaldırdı Özgür. Yumuşak bir gülümseme kondurdu yüzüne.
"Ben sadece bana güvenmediğini düşündüm." Erdem'in eli hala yüzündeydi. "Sana herkesten her şeyden çok güveniyorum sevgilim." Sonrasında Özgür dudaklarını önündeki yanağa bastırdı. Beklemediği harekete karşı sadece gözlerini kapatmıştı Erdem. Sanki nefes alsa Özgür geri çekilecek gibi nefesini tutmuştu.
"Dengemi bozuyorsun."
Özgür yumuşak dudaklarını önündeki bedenden yavaşça ayırdı. Erdem onun ellerini kavramış avucunun içine küçük bir öpücük kondurmuştu. Kahvaltıya devam etmeyeceklerini anladıklarında iki kahve daha istediler.
"Dönünce bizimkilerle buluşalım." Toplanıp sohbet etmeyeli baya bir zaman olmuştu. İkisi de arkadaşlarını özlemişti. "Buluşalım. Efes'e birkaç sorum var." Özgür cümlesinden sonra kıkırdadı. Resmen o gün ikisini de aynı evin içinde ıslak saçlarla görmüştü. "Salih'e de ben soracağım."
*
Kapıda ikisini de Erdem'in annesi karşılamıştı. "Annem." Yanında duran Özgür'ün hızlı adımlarla annesine yürüdüğünü gördü. Ona anne demişti. Ona annem demişti ve ona sarılmaya gitmişti. "Özgür. Oğlum."
İkisi sarılırken Erdem olduğu yerde kaldı. Özgür'ün mahrum kaldığı şeyleri düşündü. Belki de ilk tanıştıklarındaki şımarık tavırları bu yüzdendi. Anne sevgisi eksikliğindendi.
"Erdem. Durma orda gelsene oğlum." Annesinin sözünü ikiletmeden yürüdü Erdem. Yaşlı kadının kolları arasına girdi. Özgür'e baktı. Gözleri dolmuştu. Şu an ona sarılıp 'her şey geçti' demeyi çok isterdi. 'Artık bir annen var' demeyi.
"Bu bahçeye ilk geldiğimiz günü hatırlıyor musunuz? Erdem'in elinde bir silah Ali'ye doğrultmuş. Görünce korkudan deliye dönmüştüm. Neyse ki bir şey olmadı." Sonrasında da oğlunun başına bir öpücük kondurdu kadın.
Gözleri ona yavru kedi gibi bakan Özgür'ü bulduğunda onun kafasını da öptü. "Benim oğullarımsınız."
"Bakıyorum da dört beş günde özlemişsin bizi Nevbahar sultan." Annesi Erdem'in omzuna elini geçirdi. Sevgi dolu bir tepkiydi bu. "İçeri geçelim de öyle anlatın. Neler yaptınız?" Kadının cümlesinden sonra Özgür'le Erdem'in gözleri buluştu. Ardından da buluşan gözleri parladı.
Salona geçip oturmuşlardı. "Bakın limonatayı kendi ellerimle yaptım." Servis edilen kurabiyelerle limonataya ithafen. "Neden zahmet ettiniz. Yardımcılarımıza söyleseydiniz onlar yapardı." dedi Özgür. Tek amacı kadının yorulmasını istememesiydi.
"Ne zahmeti oğlum. Hem vakit geçiyor mutfakta." Erdem limonatadan bir yudum aldı. "Her zamanki gibi çok güzel olmuş sultanım." Özgür de denedi. "Elinize sağlık."
Erdem çalan telefonu açtı. "Efendim." "İstanbul'a dönmüşsünüz. Hemen şirkete gel." Konuşan kişi Ali beydi. Erdem oturduğu yerden kalktı. "Benim şirkete gitmem lazım." Üstünü bile değiştirmeden masanın üstündeki araba anahtarını aldı.
Şirkete geldiğinde göreceği tepkiyi kestiremiyordu. Telefonda söylediği şeyler çok ağırdı. Onun daha ağırını işitirse kendine hakim olamayabilirdi. Kimse ona hakaret edemezdi. Kimse kimseye hakaret edemezdi. Bunu kendine cüret gören kişiler de karşılığını almalıydı Erdem'e göre.
Şirketten içeri girdi. "Hoşgeldiniz Erdem bey. Ali bey sizi bekliyor." Sekreter kızın gösterdiği yöne doğru gitmeye başladı. Zaten şirketin içini biliyordu.
"Gel!" İçerden duyduğu sesle kapıyı araladı. Masasında oturmuş öylece duruyordu Ali bey. Erdem hızla masanın önüne geldi. Bir koltuğa oturma ihtiyacı görmedi. Lakin işi çok kısa sürecekti. "Önce işleri bırakacağım dediniz şirketin başına geçmemi istediniz. Sonrasında Özgür'le tehdit ediyorsunuz. Sizin amacınız ne?"
Oturduğu yerden kalktı Ali bey. Böyle bir yükseliş beklemiyordu ki afallamıştı. Bu yüzüne de yansımıştı. "Şirket çok güzel bir ivme kazandı. Bu ivmeyi daha da hareketlendirmek için Hakan'ın kızı Alin'le evlenmeni istiyorum."
Erdem duyduklarını idrak etmeye çalışırken devam etti. "Merak etme Özgür'le ilişkine karışmayacağım. Kağıt üzerinde sözleşmeli bir evlilik olacak bu. Kurallarını siz Alin kızımla konuşursunuz."
Söylediği kelimelerin her biri Erdem'de yeni darbelere yol açıyordu. Ondan ne istediğinin farkında mıydı adam?
"Bunu neden yapayım? Sana bir iyilik yapmak istemiyorsam." Ki son yaşananlardan sonra böyle bir şey istemiyordu Erdem. "O zaman Özgür'le ilişkinize karışırım. Birkaç konuşma tehdit veya hediye teklifiyle kolayca kanabilecek birisi."
Oğluna ithafen kurduğu cümleler Erdem'i bir kez daha şok etmişti. "Kendi oğlun hakkında düzgün konuş."
Yüzüne garip bir gülümseme kondurdu Ali bey. Bu yüz ifadesi sanki karşısındakinin sinirlenmesinden zevk alır bir ifadeydi. Yüzünün altındaki ego kendini öne çıkartıyordu.
"Özgür senin gibi aşkına sahip çıkacak birisi değil. Eminim seni unutması çok uzun sürmez." Duyduğu cümleden sonra beyni düşünmeyi vücudu hissetmeyi bırakmıştı. Birkaç adımla masanın öbür tarafında olan adamın yanına yaklaştı. Ve karşısındakinin kim olduğunu umursamadan yüzüne çok güçlü bir şekilde yumruk attı.