31. Bölüm; Tenlerin buluşması

451 38 2
                                    


Birkaç söyleyeceğim şeyler var fakat girişi uzatmak istemiyorum bölüm sonuna ekleyeceğim, keyifli okumalar dilerim melekleriiiim^^

-

-Bu bölüm Yugseok smut içermektedir.-

'Yeterince dibe battım ama battığım gibi çıkmayı da bildim.'

(Yazardan)

Seul yavaş yavaş yazdan kalma günlere veda ederken sonbaharın ilk yaprakları çoktan yerlere düşmüştü. Ağaçlar sararmış ya da sararmaya yüz tutmuş yapraklarla donatılıydı. Çoktan çiçek açmış olanlar ise iyice kurumuştu, böylelikle ağaçların kuru dalları iyice ortaya çıkmıştı.

Eylül sonlarıydı, hava o kadar garipti ki sıcak mı yoksa soğuk mu olduğu hiç anlaşılmıyordu. Dışarı çıkan insanlar kısa kollu, ince bir şeyler giyindiğinde üşüyorlardı fakat tam tersi kalın giysiler tercih ettiğindeyse terliyorlardı. Sonbahar yağmurları ise ansızın bastırarak iyice çıkmaza sürüklüyordu herkesi. Sanki ilkbaharın son demleri yaşanıyor gibiydi her şehirde. Dışarıdaki kasvetli havayı kendi içine benzetiyordu Hoseok. O kasvet tamamiyle şu an içinde bulunduğu ruh halini yansıtıyordu; ne eksik ne de fazla. Kendi içi gibi kararmış, solmuş, yolunu kaybetmiş çıkmaz sokaklarda dolanan düşünceli biri gibiydi. Adeta sert rüzgârlar estiriyordu; hem gökyüzü hem de kalbi...

Şimdi bile usul usul süzülen damlalar gittikçe hız kazandı. Önce yavaşça çiseleyen yağmur hırsla camı dövüyordu. Biraz hava almak için açtığı camdan içeri dolmaya başladı yağmur suları. Hızı öyle şiddetlenmişti ki duvar dibinde küçük bir su birikintisi oluşmaya başladığında daha da büyümesine izin vermeden pencereyi kapattı.

Derin bir nefes aldı ve banyodan paspası kapıp geldi. Islanan zemini ağır ağır silerken zihninde birçok düşünce dolaşıyordu. Düşüncelerinin karmaşıklığı son birkaç gündür onu ağır bir buhranın içine sokmuştu. Aklı hepten bulanmıştı ve ne düşüneceğini bilmiyordu. Yine de tüm hayatı elindeki paspasa bağlıymışçasına yer silmesine hissizce güldü. Neredeyse 30 yaşına merdiven dayamıştı ve yaşadığı şu güne dek evi asla dağınık olmamıştı.

Yugyeom kapıyı çekip çıktığından beridir evin altı üstüne gelmişti adeta.

Asla unutamıyordu Yugyeom'un ondan gidişini... Yugyeom evden gideli haftalar olmuştu ve bu süreçte hissettiği kalp sancısı katlanarak artmıştı. Hoseok, Yugyeom'un gittiği günün hemen ertesi gününde soluğu şarkı söylediği kafede almıştı. Bir hışım geldiği yerde ilk sevgilisini aramıştı gözleri fakat güzel sevgilisinin şarkı söylediği yerde şimdi başka bir solist duruyordu. Yugyeom'un oturduğu yerde bir başkasının oturduğunu gördüğünde epey şaşırmıştı. Kafeye gelene kadar ki amacı güzel bir şekilde konuşup barışmaktı ama etrafa sordurduğunda işten ayrıldığını söylemişler ve tüm umutlarının çökmesine neden olmuşlardı. Duyduklarıyla gerçekten yıkılmıştı Hoseok.

O anda herhangi bir sandalyeyi alelade çekip öylece omuzları düşük bir biçimde oturuverdiğinde durumun üzerine biraz düşünmüş ve tartıştıkları günü anımsamıştı. Zihnini zorlarken Yugyeom'un üzgünce 'Kovuldum.' demesini hatırlamıştı ve ilk defa hatıraları karşısında yenilmiş hissediyordu. O gün sevgilisinin beklediği tek şey belki de küçük bir teselli veya iyi hissettirecek birkaç küçük öpücüktü ama yine ve yine sevişirken geri çekmişti kendini. En duygusal hissettiği anda yarım bırakmıştı onu. Sahiden, Yugyeom'un da dediği gibi; sevişmeye ikna etmeye çalışılıyormuş gibi görünüyordu. Fakat görünen sadece büyük resimdi. Eğer Hoseok o anda kendini tam anlamıyla açıklayabilmiş olsaydı ne bu denli üzülür ne de birlikte geçirecekleri zamandan çalmamış olurlardı.

Kim Twins // vtaeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin