12. Bölüm - Gizemli Sembol

3 1 1
                                    

Miraç, Asya'nın sorusuna refleks olarak doğrulup üstüne bakarken, Asya aynı koyu lekenin sol göğsünde ve karnında da olduğunu fark etti. Miraç birden vücudunda tuhaf acılar hissetmeye başladı. Tişörtündeki o koyu lekeler büyüyüp tişörtünde yayılıyordu. Oturduğu yerden aniden kalktı ve sandalyesi büyük bir gürültüyle yere düştü. Acıyla haykırırken geri geri gidip arka masadaki oturanlara çarpıp sendeleyerek yere çakıldı.

Miraç acıyla yerde kıvranırken Ekin, Asya ve Cemre sandalyelerinden fırlayıp Miraç'ın yanına gittiler. Mekandaki herkes korku dolu gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışırken yavaş yavaş Miraç'ın başında toplanmaya başladılar. Ekin ani bir hareketle Miraç'ın kolunu boynuna dolayıp yerden kaldırmaya çalıştı. İmdadına Asya, ardından da Cemre yetişti.

Miraç bağırmayı kesmişti ama hala küçük iniltiler kopuyordu dudaklarından. Apar topar Miraç'ı kaldırıp çıkışa yöneldiler. Miraç'ın diğer koluna giren Asya çantasını Cemre'ye verdi. Cemre koşturarak kasaya gidip hesabı ödedi ve diğerlerine yetişti. Ekin boşta kalan eliyle telefonunu çıkarıp bir tam bir taksi çağırıyordu ki, Asya durdurdu.

"Dur benim arabam var, onunla gidelim." deyince arabayı park ettikleri yere gittiler. Karga tulumba arabaya tıkıştılar. Cemre arkada Miraç'ı bacağına yatırttı. Ekin öne, Asya'nın yanına oturdu.

Tam ana yola çıktıklarında, "Burdan sola dön." dedi Ekin.

Asya "Hastaneye gitmeyecek miyiz?" dedi sorgulayan bakışlarla Ekin'e bakarak.

"Hastaneye gittiğimizde nasıl açıklayacağız, bu adam rüyalarında kadınları öldürüyor, o kadınlar gerçek hayatta da ölüyor. Bunları konuşmak için buluştuk. Sonra da kafede otururken kendiliğinden kanamaya başladı mı diyeceğiz?"

"Of haklısın, ama kanaması durmazsa ne yapacağız?"

"O zaman düşünürüz onu da, eve bir an önce varmalıyız. Hadi dön sola sen, tarif edeceğim gideceğimiz yeri." dedikten sonra Ekin, Asya direksiyonu sola kırdı.

Ekin'in tarifleri doğrultusunda on dakika sonra Miraç'ın evinin önüne gelmişti. Saat gece 02.00'ı gösteriyordu. Koca mahallede ışığı yanan tek pencere tabi ki Haşim Amca'nın penceresiydi ve pencereden onları izleyen meraklı Melahat yine Haşim Amca olmalıydı.

Ekin ters ters adamın onları dikizlediği pencereye baktı. Apartman kapısından içeri girdiklerinde Haşim Amca da içeri girdi. Güçlükle Miraç'ın dairesinin olduğu kata geldiklerinde Haşim Amca'nın Miraç'ın kapısının önünde beklediğini gördüler. Miraç'ın üzerindeki kanı görünce iyice çığırından çıkan Haşim Amca, gazabını hepsinin üstüne saldı, "Bu artık bardağı taşıran son damla! Evladım, günlerdir gürültüden uyutmuyorsun. Huzur bırakmadın adamda. Üstelik gece vakti evine karıyı kızı getiriyorsun. Bir de üstün başın kan revan. Kavgaya karışan, tehlikeli, ipsiz sapsız bir herifsen bilelim." dedi.

Ekin'in sabrı artık boyunu aştı Haşim Amca'nın sözleriyle. Adam sözlerini bitirir bitirmez Ekin çıkıştı, "Senin huzuruna da, evine de, sana da sıçayım! Nerden biliyorsun bu adamın ne derdi olduğunu, bilip bilmeden yargılama, haddine olmadığı halde etiket yapıştırma hakkını nerden buluyorsun sen? Kim oluyorsun da hem Miraç'a asılsız suçlamalarda bulunuyor hem de bir kadına hakaret edebiliyorsun? Asıl terbiyesizliği ve saygısızlığı hadsizliğinle sen yapıyorsun sayın yaşlı bunak!"

"Ben kimim biliyor musun? Bu evin sahibi! Yarından tezi yok, defolup gidiyor bu serseri buradan!"

"Evinin tapusunu münasip taraflarınıza sokarken biz eşyaları topluyor olacağız asker müsveddesi bunak bey amca! Ben bırakmam zaten Miraç'ı bu evde bundan sonra. Ah bir boka da benzese ya çürük leş evin!" diye tartışmalarına devam ettiler.

Günah TohumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin