Yaşadıkları duygu patlamasının ardından, Demokan'ın gerçekten sakinleştiğinden emin olan Asya anahtarı göğsünden çıkarıp ona uzattı.
"Barıştık mı?" dedi bu samimiyetinin haddini aşmamış olmadığını umarak.
"Henüz bir şeyler söylemem için çok erken Asya. Yüreğimdeki alevin koru sönmeden bir şey diyebilmem mümkün değil. Ama en azından şimdilik yasımı içimde yaşayıp dış benliğimi olduğu gibi bu savaşa, hepinize yardım etme fikrine vereceğim." diye cevap verdi Demokan.
"Bunu söyleyecek son insan bile olup olmadığımı bilmiyorum. Ama yasını yalnız yaşamak zorunda değilsin, Demokan. Dostunum diyemem, güvenini kazanıp buna inandığın ana kadar o haddi görmüyorum kendimde. Ama düşmanın değilim ve sana yardım etmek istiyorum seni temin ederim. Yalnızca bu konuda 'işe yarayacağın' için değil gerçekten sana yardım etmek istediğim için. Yardımcı olmama, yükünü hafifletmeme izin ver." dedi Asya.
Vereceği her karşı cevabın konuyu uzatacağını bildiği, her ne kadar öfkesi tam soğumamış, tanıştığından beri onda hissettiği duvar yüzünden ona tam anlamıyla güvenemiyor hissettiği için konuyu kapatmak adına " Denerim." dedi Demokan, kısa bir bekleyiş ardından "Artık aşağıya inmemiz gerekiyor." diye ekledi.
"Haklısın, tamamen uçup gitti aklımdan. Meraktan deliye dönmüşlerdir."
İkisi de ayaklanınca kapının önünden tıkırtı sesleri geldi. Onları bekleyenlerden birinin aşağıda değil kapının önünde onları dinlediğini anlayınca bıkkınlıkla gözlerini devirdi Demokan ve kapının kilidini açtı. Dışarı çıktıklarında köşeden koşturarak uzaklaşan kıvırcık kızıl saçlı bir kafa görünce de muhbirlik yapanın Ekin olduğunu anladı, "Hey Allah'ım ya!" diye söylendi.
Bahçeye çıktıklarında Ekin çoktan yerine yerleşmiş ama muhbirlik yaptığını çaktırmak istemezcesine nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Geldiklerini gören Agâh amca tam Demokan'ı çağırıp bir güzel paylayacaktı ki kendini dizginledi. Bunu fikrini onunla baş başa kalacakları bir ana saklamak üzere rafa kaldırdı.
Yanlarına vardıklarında ilk söze giren Demokan oldu. "Hala öfkeli olan yanım buna zorlansa da az önceki öfke patlamam için özür dilerim hepinizden. Öfkemi ve yasımı bir kenara bırakıp mantıklı düşündüğümde en doğrusunun birlikte çalışmak olduğu kararına vardım. Hala siz de yarım etmek istiyorsanız birlikte hareket etmeli, bu savaşı Veli babamın şehadetini onurlandırmak adına birlikte kazanmalıyız." dedi.
Rafa kaldırdığını bir anlık unutan Agah Amca kendini tutamayıp, "Aferin yola gelmişsin. Bir daha ufacık bir sebepten dolayı aynı şımarıklığı gösterip yok ilişiğimi kesin yok siktirip giderim gibi laflar ettiğini duyarsam ilişiğini değil nefesini keserim, beni anladın mı?" diye payladı.
"Anladım Agâh amca."
"Bundan sonra da 'amca' yok. Komutanım diyeceksin! Canım gülüm devri kapandı, artık bir savaştayız, anlaşıldı mı?"
Duruşunu dikleştiren Demokan yüzüne giydiği ciddiyet ifadesiyle, "Anlaşıldı komutanım!" diye cevap verdi.
"Güzel. Şimdi geç şuraya adam gibi otur." deyince Agâh amca başıyla onaylayıp onun parmağıyla gösterdiği yere ilişti.
"Biliyorum askeri bir eğitim almadınız, böylesine çetrefilli bir durumu hayatınızda deneyimlemediniz. Ama bu emir komuta zinciri, askeri disiplin artık sizin için de geçerli gençler."
Her birinin ağzından eğreti bir "Emredersiniz komutanım." çıktı.
Gelen bu acemi ve cılız cevaptan hoşnut olmayan Agâh amca, "Efendim?" deyince aynı sözleri daha gür ve kendinden emin bir şekilde söylediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumları
TerrorRüyalar, sadece 7 saniyelik bir sürecin ötesinde, kapıları bilinmeyen diyarlara açan gizemli bir fenomendir. Kimi bu gizemli âlemi, bilinçaltımızın derinliklerinde kaynayan gerçeğin yansıması olarak görürken, kimileri ise büyük ya da küçük olasılıkl...