Cemre ile Ekin'in odası...
Cemre yatağında huzursuzca kıpırdandı. Alnına boncuk boncuk biriken ter damlaları büyüdü, büyüdü ve birleşerek şakağından kulağına doğru hızla süzüldü. Rüya mı görüyordu, yoksa gerçekten duyuyor muydu, bilmiyordu. Ama bir ses duydu, daha doğrusu bir kadının şuh gülüşlerini... İnsanın içini gıdıklayacak, ancak aynı oranda da tedirgin edecek bir tondaydı.
"Cemreeeeee? Uyan bakalım uyuyan güzeeeel. Canım sıkıldı benim, uyan da evcilik oynayalım. Sana misafirliğe geleyim de bedenini bana ikram et, haydi güzel kız.. Uyaaaannn."
Ses artarak geldiğinde Cemre artık tam anlamıyla uyanık olduğunun bilincindeydi. Ancak gözlerini sıkı sıkı yumuyordu. Gözlerini açarsa olacaklardan kaçamayacağını bildiği için, açmaya korkuyordu. Geçen sefer onu ziyarete gelen karanlık varlığı yanında hissediyordu. Çünkü göğsündeki kimselere bahsedemediği mühür, o varlığın açlığını çekiyor gibi cayır cayır yanıyordu.
Ağladığını belli etmek istemiyordu, ancak sıkı sıkı yumduğu göz kapaklarından firar eden göz yaşları onu ele veriyordu. Karanlık varlık havada süzülüyor, bir yandan da gırtlağından gelen hınzır kıkırtıların firarına izin veriyordu. Cemre onun süzülüşünü her hareket edişinde yüzüne çarpan soğuk esinti nedeniyle hissediyordu. Bu onu iliklerine kadar ürpertiyordu.
Kadın her ne kadar şımarık bir çocuğun neşesiyle şakıyor gibi görünse de, sabırsızlık o neşeli kıkırtıların ardından taşıyordu, "Hadi amaaa, uyanık olduğunu biliyorum. Hiç misafirperver değilsin. Bir de Türklere misafirperver derler, ne biçim Türk'sün sen? Atalarını utandırmamalısın bence."
Cemre iç çekişlerini, korku dolu hıçkırışlarını bastırmakta iyiden iyiye zorlanmaya başlamıştı. Yanağının içini ısırması bile kar etmiyordu artık. Kadının iğrenç nefesini burnunun ucunda hissettiğinde irkildi, sıkı sıkı kapattığı göz kapakları titredi. İğrenç bir şapırtı sesi duyduğunda kadının ağzını açtığını anlamıştı, ancak bir şey söylemesini beklemiyordu.
Birkaç santim üzerinde süzülen varlık metalik bir sesle birden kükredi.
"AÇ GÖZLERİNİ!"
Korkuyla gözleri sonuna kadar açıldı ve aynı anda, kadının çürük parmakları Cemre'nin çenesine yapıştı. Ağzı kendi isteğinin dışında açılan Cemre'nin gözleri yardım çığlıkları atarken, üzerindeki varlık merhamet göstermeden ağzındaki sis bulutunu Cemre'nin bedenine yolladı.
Cemre artık kendi bedenine hapsolmuş, olayları bambaşka bir pencereden izleyen biri olarak çaresizce bu karanlık varlığın ne yapacağını beklemeye koyuldu.
Karanlık varlık, tam anlamıyla bedeni ele geçirdikten sonra yüzüne sinsi bir sırıtış kondurdu. Yattığı yerden doğruldu ve göğsündeki mührü okşarken kıkırdadı.
"Haydi, oyun başlasın o zaman." dedi ve ayağa kalktı.
Cemre artık pencere görevi gören gözlerinden olanları izliyordu, dehşet içerisinde. Onlara yatak odası diye verilen odanın zeminine kurulan yer yatağında Ekinle birlikte uyumuşlardı, ancak yeri kaplayan beyaz, yoğun sis bulutu Ekin'i yutmuştu sanki. 'Allah'ım ne olur Ekin'e bir şey yapmış olmasın.' diye geçirince aklından, kadın, "Ah tatlım, merak etme. Arkadaşın mışıl mışıl uyuyor. Burada olduğumu fark edemeyecek kadar derin bir uykuda hatta." dedi, sözüm ona rahatlatıcı bir tonda.
Kendi bedeninin kontrolünün onda olmaması, Cemre'nin sinirlerini fazlasıyla bozuyordu. Çünkü ne zaman kontrolü ele geçirmeye çalışsa, beynini patlatmaya meraklı bir basınç hücuma kalkıyordu. Ekin'in sağ ve salim olduğuna kendi gözleriyle şahit olmaktaki ısrarı, bedenindeki giriş bileti çoktan kesilmiş, ancak bir o kadar da davetsiz olan misafirin sinirlerini zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumları
HororRüyalar, sadece 7 saniyelik bir sürecin ötesinde, kapıları bilinmeyen diyarlara açan gizemli bir fenomendir. Kimi bu gizemli âlemi, bilinçaltımızın derinliklerinde kaynayan gerçeğin yansıması olarak görürken, kimileri ise büyük ya da küçük olasılıkl...