Demoka'nın 'Eve girme!' uyarısından sonra Asya, elindeki anahtar, anahtar deliğine dayalı bir halde donakalmıştı. Kapının hemen ardından gelen, az önce Cemre'nin aradığındaki gurultu seslerine bezer ses nedeniyle kan yüzünden çekilmiş, korkuyla gözlerini açmıştı.
Kapının pervazları kararıp çürümeye, çatırdamaya başladığında irkilerek birkaç adım geri gitti. Diğer elindeki telefon hala kulağında olmasına rağmen, Demokan'ın hala hatta olduğu aklından uçup gitmişti. Kapının ardından gelen gurultu sesi, garip bir yaratığın kalp atışları gibi artıyor ve susuyor, artıyor ve susuyordu, aheste aheste...
Asya'dan bir cevap gelmeyince Demokan fazlasıyla telaşlanmıştı. Aniden bağırdı.
"Asya!"
Demokan'ın sesiyle kendine gelen Asya güçsüzce, "E-efendim." diyebilmişti yalnızca.
"Duymuyor musun beni? Uzaklaş oradan diyorum sana! Ben şu an Cengiz Topel'e çıkıyorum, çabuk benim yanıma gel. Acele etmelisin, yoksa ben bile kurtaramayacağım seni. Çabuk!"
Demokan'ın son sözleriyle artık tam anlamıyla kendisine gelen Asya, geri geri birkaç adım gittikten sonra, topuklarının üstünde döndü ve koşarak merdivenden indi. Aceleyle giriş kapısını açıp park yerindeki arabasına koştu. Apar topar arabasına binip titreyen elleriyle anahtarı kontağa güçlükle taktı. Arabasını ani manevralarla park yerinden çıkararak gaza bastı ve Demokan'ın söylediği yere doğru hızla yol aldı.
Sakinleşmek istiyordu, yola odaklanmaya çalıştı. Bir de kaza yapmak istemiyordu. Işıklara geldiğinde kırmızı ışık yandığı için durmuştu. Normalde kırmızı ışığa yakalanmaktan nefret ederdi ama şu an bu iyi olmuştu. Sinirleri fazlasıyla bozulduğu için ağlamaya başladı, hıçkıra hıçkıra. 59 saniyeliğine bile olsa ağlamak rahatlatmıştı, yeşil ışık yandığında daha kontrollü bir şekilde sürdü arabasını.
Yaklaşık bir yirmi dakika sonra, Cengiz Topel'e geldiğinde caddenin başında Demokan'ı gördü. Sağa sinyal verip Demokan'ın olduğu yerde durduğunda Demokan hızla arabaya bindi. Tekrar sola sinyal verip nereye gittiklerini bilmeden aracı kaldırdı.
Demokan söze girdi, "Şu arkadaşın Miraç... Ara bakalım, müsaitler miymiş?"
Saniyelik bir süreyle gözlerini yoldan ayırıp Demokan'a baktı Asya. Burnuyla çantasını koyduğu yeri işaret ederek, "Telefonumu çantanın içinden alıp sen arayabilir misin?" dedi.
Demokan 'Kadın Çantası Mahremiyeti' kuralı nedeniyle anlık bir tereddüt yaşadıysa da görgü kuralları önem sırası bakımından son sırada bile değildi. O yüzden elini çantaya daldırıp telefonu çıkardı. Tuş kilidini açıp arama kaydına tıkladı. Arananlar listesinde Miraç Karakan'ı görür görmez sağa kaydırıp hoparlöre verdi. Telefonu Asya'ya doğru uzatarak, "Sen konuş. Sonuçta beni tanımıyorlar." dedi.
Saat biraz geç olduğu için olsa gerek, Miraç normalden daha uzun bir süre sonra cevapladı.
"Asya?"
"Miraç kusura bakma gecenin bu saatinde rahatsız ediyorum ama müsait misiniz?"
"Müsaitiz tabi ki, ne oldu?"
"Şu an Demokanla birlikteyiz. Buluştuğumuzda konuşsak? Telefonda anlatamayacağım kadar karmaşık bir durum söz konusu."
"Tamam, Ekinle oturuyorduk zaten. Gelin buraya ben tarif edeceğim şimdi evin yolunu."
"Tamam, dinliyorum?"
"Üniversite Caddesi'nden Aytaç Caddesi'ne dönüyorsun ya?"
"Hı hı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumları
HorrorRüyalar, sadece 7 saniyelik bir sürecin ötesinde, kapıları bilinmeyen diyarlara açan gizemli bir fenomendir. Kimi bu gizemli âlemi, bilinçaltımızın derinliklerinde kaynayan gerçeğin yansıması olarak görürken, kimileri ise büyük ya da küçük olasılıkl...