15. Bölüm - Titreşen Dumanlar

4 1 0
                                    

"Vazgeçin yoksa ölürsünüz..."

Vazgeçmeleri gereken şey belliydi, bu işin peşini bırakmaları isteniyordu. Ancak bunu isteyen, onları ölümle tehdit eden kimdi ya da neydi, bilmiyorlardı. Translate çeviriyi yaptığı andan beri ortamda ölüm sessizliği hakimdi.

Yaklaşık beş dakika sonra bu sessizliği Ekin bozdu, "Miraç bu ne şimdi?"

Miraç huzursuzca kıpırdandı. Ne olduğunu o da bilmiyordu. Miraç Ekin'e cevap vermeyince, sessizlik hükümranlığını tekrar devraldı. İkisi de bu sessizlikten rahatsızdı, ama söyleyecek tek kelime bulamıyorlardı. Miraç cebinden sigara paketini çıkarıp, içinden bir dal aldıktan sonra yaktı ve nikotini, rahatlatmasını umarak, ciğerlerine doldurdu. Birden aklına bir fikir geldi. Nahoş bir fikirdi bu. Karşılığında kaşlarını çattı.

O esnada Miraç'a bakan Ekin, "Ne, ne oldu?" dedi.

Günlerdir pusuda bekleyen iç ses, o an deliren bir ibreydi adeta. Miraç yüzünü buruşturdu ve iç sesinin kulağına fısıldadığı teoriyi Ekin'e aktardı, "Hani ben bu lanetle ilgili iki ihtimal düşünüyordum ya?"

"Ee?"

"İçimdeki sese göre o tezlerden biri çürüdü sanırım."

"Nasıl yani?"

"Ya ölümleri hisseden bir kâhin ya da sebep olan kişi şeklindeki teorilerimi hatırlarsın."

"Ah bir sadede gelsen de anlasam ne demeye çalıştığını Miraç. Evet, hatırlıyorum." dedi bıkkın bir sesle. Bir yandan da sabırsızca Miraç'ın vereceği cevabı bekliyordu.

"Bana öyle geliyor ki, ben bir kâhin falan değilim. O kızları gerçekten de ben öldürüyorum. Ama bunu kendi irademle değil, birilerinin, ya da bir şeylerin, bilmiyorum, yönetimi altında yapıyorum. Yani ben birilerinin doğaüstü kiralık katiliyim." dedi Miraç, cümlesinin sonlarına doğru güçsüzleşen bir sesle.

"Ne alaka şimdi? Bu yazıdan mı çıkardın yani şimdi, tüm olanları?" dedi Ekin. Büyük bir huzursuzluk, gelinlik çağındaki bir kızın çeyizi için titizlikle işlediği kanaviçe gibi, aheste aheste işleniyordu Ekin'in içine.

Miraç parmaklarıyla gözlerini oymak istiyormuş gibi ovuşturup, sinirle yüzünü buruşturdu ve Ekinin sorduğu soruya cevap verdi, "Hayır. İçimde birden bire konuyla alakasız olarak bu his uyandı. Bilmiyorum, ne tür bir varlık böyle bir şey isteyebilir ama ben sanırım iğrenç bir amaca hizmet etmek için lanetlenmiş bir kiralık katilim. Bunu öyle yoğun hissediyorum ki tek eksiği noter tasdikli bir belge."

"Hayda... Bir bu eksikti." dedi Ekin. İyice canı sıkılmıştı. Masadan kalkıp Miraç'a dönerek "Bir şeyler hazırlayayım da yiyelim. Midemize sabahtan beri adam gibi bir şey girmiyor. Karnımız doyunca aklımız başımıza gelir belki." dedikten sonra buzdolabına yöneldi. Gerçi Miraç'ın pek iştahı kalmamıştı ama itiraz etmedi. O da kalkıp Ekin'e yardım etmeye koyuldu.

Ekin ve Miraç'ın yemek hazırladığı esnada, Asya'nın mesai saati doldu. Ofisin önüne çıktığında saatine baktı, servisin kalkmasına daha on dakika vardı. Çantasındaki sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp yaktı.

Demokan'ı aramak için uygun zamanı buldu ama eli telefona bir türlü gitmiyordu. Bunun yanı sıra ne kadar ertelerse o kadar geç kalmış olacaklardı. O yüzden sigarası yarıya geldiğinde, gönülsüzce telefonunu çıkarıp 'Rehber' tuşuna tıkladı. 'D' harfinin olduğu sıraya kadar listeyi kaydırmaya devam etti. 'Demokan' ismini bulduğunda sağa kaydırarak kulağına götürdü. İçi içini yiyordu.

Demokan ilk çalışta açtı ve Asya 'Alo' bile diyemeden saydırmaya başladı, "Görüyorum ki sözümü dinlemiyorsun Asya. En önemli kuralımı ihlal ettin. Sayende sabaha kadar sesler duydum ve yine sayende bir iki saatlik uykuylayım." diye sert bir üslupla laf sokunca Asya'nın hevesi daha da kaçmıştı. Demek ki bu yüzden ondan bahsedilmesini istemiyordu. Adı her anıldığında o bunu duyabiliyordu. Şimdiden aradığına pişman olmuştu.

Günah TohumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin