46. Bölüm - Vedalaşma

7 1 0
                                    

Eşya hazırlıklarını tamamlamış, valiz ve diğer eşyalarını koydukları çantaları arabanın bagajına tıka basa yerleştirmişlerdi. Demokan 'Son hazırlıklarınızı yapın. ' dedikten sonra, Eskişehir'e dönmeden önce de Agâh amca 'Kiminle vedalaşacaksanız vedalaşın. 'dediği için Asya ve Miraç ailelerini aramak istemişlerdi. Ancak ne söyleyeceklerini, aradıklarında neden ulaşamayacaklarını nasıl açıklayacaklarının istişaresini yapıyorlardı.

Cemre de ailesiyle görüşmek istemişti – en azından bir seslerini duysa yeterdi - ama Demokan, "Sakın ha! O kadar okuma yaptık, şu an farkında bile değiller. Ben gerekli okumalarla yaptığım işlemi kaldırmadan müdahale edersen yaptığımız iş çöp olur. Dahası zihinlerine zarar da verir bu. " deyince eli kolu bağlanmıştı.

Asya ailesini arayıp ne diyecekti? Evlatlık olduğunu öğrendiğinden mi bahsedecekti? Bahsetseydi ne değişecekti ki? İnkâr edilemez şekilde güçlü bir bağları vardı ama görünürde sık görüşmezlerdi. O sebeple arayıp haber vermese, bazı özel günlerde ziyaretlerine neden gidemeyeceğini açıklasa bir şey değişecek miydi? Biyolojik evlatları olmadığını gizlemelerine garip bir şekilde içerlemiyordu aslında. Anlıyordu çünkü, hem onu kaybetmekten korktuklarını hem de öz evlatları gibi sevdikleri için bu açıklamayı yapma gereksinimi duymadıklarını bir şekilde biliyordu.

Yoğun geçen iç çatışması sonucunda son kararını vererek babası Arif'i aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı.

"Vay benim hayırsız kızım Asya. Bir babanın olduğunu hatırladın demek. Ne yapıyorsun bakalım?"

Babasının sesini duyunca bir tuhaf hissetti. Sesindeki hüznü gizlemeye çalışarak söze girdi.

"Babacığım, nasılsınız? Annem ne yapıyor?"

"İyiyim kızım, şükür. Annen de iyi, balkondaki çiçeklerini suluyor. Sen ne yapıyorsun? Hayırdır inşallah, bir durum yok değil mi?"

Anlaşılan stresini çok gizleyememişti Asya. Kötü bir şey olmadığının teminatını vermek ister gibi, "Ay yok yok babacığım. Bir sıkıntı yok. Aksine güzel sayılabilecek bir haber paylaşmak için aradım. Çalıştığım firma performansını beğendiği birkaç elemanını İngiltere'deki merkeze gönderip orada daha ileri seviye eğitim vereceklerini söylediler. Bir beş sene de kalmak gerekiyormuş orada. Çifte vatandaşlık hakkı kazanmak, daha üst pozisyonlara gelme fırsatı gibi bir çok avantajlı haklar var. Bil bakalım o beğendikleri elemanlardan birisi kim?"

"Ah ne güzel bir haber bu! Seninle gurur duyuyorum gözümün bebeği. Başarılı olacağını, kendini göstererek öne çıkacağını hep biliyordum zaten. Aferin canım kızım."

"Babam benim, canımsın. Siz beni böyle güzel yetiştirmeseydiniz, desteğinizi esirgeseydiniz başarılı olamazdım. Teşekkür ederim güzel sözlerin için. " dedi Asya, gözleri dolarak. Tüm bu kıyamet senaryosu başına gelmeseydi, eski patronu Fahrettin bey de hakkaniyetli bir adam olsaydı gerçekleşecek bir senaryoydu. Ailesine böyle ucuz bir yalan söylediği için çok utanıyordu, ama onların da iyiliği için bunu yapmak zorundaydı.

Durduramadığı ağlamasına kılıf uydurmak adına yalanına devam etti, "Yalnızca şöyle bir durum var. Oradaki program yoğun olacağından sizi sık arayamayacağım. Aynı zamanda da çifte vatandaşlık için ülkeyi en az birkaç sene terk edemeyeceğim. Bu da demek oluyor ki sizi bir süre ziyarete gelemeyeceğim."

Derin bir sessizlik çöktü. Kimse bir şey söyleyemiyordu. Arif bey sıkıntıyla soluyarak, "Peki ne zaman gidiyorsun? Gitmeden yanımıza gelebilecek misin?"

"Maalesef baba, çok istedim gitmeden bir kez daha görüşelim diye. Ama her şey çok ani gelişti, benim de neredeyse son anda haberim oldu. Apar topar evrak işlerine koşturdukları için de ancak haber verebiliyorum ve uçak biletimi yarına almışlar. Değiştiremeyeceklerini, eğitimin de oraya gidişimizin ertesi günü başlayacağını söyledikleri için son kez ziyaret etmem fikri imkansız hale gelmiş oldu. Daha erken haberim olsaydı gelmek istiyordum, özür dilerim."

Günah TohumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin