9.Bölüm: "Son Melodi."

236K 9.8K 1K
                                    

Bölüme geçmeden önce yıldızlanalım lütfen

Selda Bağcan- Nenni Bebek

Ludovico Einaudi- Experience

Müzik ile okumanız gereken yerleri belirttim. Şiddetle bu müziklerle okumanızı tavsiye ediyorum.

9. Bölüm: "Son Melodi."

Gecenin karanlığı yüreğime sinmiş, ruhumu karabasanlar basmıştı. Dilim lâl olmuş, bakmaktan öte gidememiştim. Avuçlarım arasından kayıp giden o karanlık; benliğimdi. Ruhumdaki karabasanlar ise hayatım.

Bir gün yeniden kendimi bulursam şayet, canlanırsa ruhum kara toprağın altında, girerse tekrar bu bedene, tamamlanır mıydım eskisi gibi? Mutluluk dolar mıydı acı dolu yüreğim?

Gözlerimi şöminenin ateşinden çekemiyordum. Sanki bu ateş hiç sönmeyecek ve ben bakarken bile yanmaya devam edecektim. Elimi kaldırıp sıcaklığın avuç içime yayılmasını sağladım. Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle parmaklarımı kapatıp sıcaklığı avcuma hapsettim. Birkaç dakika sonra Uraz'ın sesi doldu kulaklarıma.

"Mhh salep kokusu."

Uraz, salonun girişindeki iki basamağı indikten sonra kucağındaki kâseyle sekerek yanıma geldi. Akşam yemeğinden sonra ikimiz de duş almış ve salondaki şöminenin önünde buluşmak için anlaşmıştık. Elif Hanım, Uraz'ın bol tarçınlı salep sevdiğini söylemişti ve ben de onun için yapmıştım.

Karşımdaki mindere oturup sıkıca tuttuğu kâseyi ortamıza koydu. "Ben de bizim için kurabiye getirdim," dediğinde yanağından bir makas aldım. "Ama beni çok beklettin, küçük adam," dedim. Sesimde yalandan bir sitem vardı.

Dudaklarını büzdü. "Geç kalmak istememiştim, İnci abla."

Bacaklarımı bağdaş kurarken kıkırdadım. "Şaka yapıyorum, tatlım."

Kıkırdayıp dudaklarını yalayarak dumanı tüten saleplere baktığında, gülmemek için dudaklarımı dişleyip kendi bardağımı aldım. "Afiyet olsun, miniğim," dediğimde küçük ellerini uzatıp mavi, araba figürlü bardağını avuçları arasına aldı. İçmeden önce gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti.

"Mis gibi ve bol tarçınlı."

O, tatlı bir neşeyle içeceğini içip bana bir şeyler anlatırken, onu izlemeye o kadar dalmıştım ki salebim buz gibi olmuştu. Salon karanlıktı ve bizden başka kimse yoktu. Çağrı'yı yemekten sonra hiç görmemiştim. Ata evde yoktu.

Saat ona geliyordu ve kar tipi yağıyordu. Salonun bütün perdeleri açıktı. Sırtımı ardımdaki koltuğa yaslayıp kar yağışını izlemeye başladığımda, Uraz, "Kucağına gelebilir miyim?" diye sorup heyecanla yüzüme baktı.

Parmaklarım arasındaki bardağı kenara koyduktan sonra kollarımı açarak, "Gel, miniğim," dedim. Pijamasının yukarı sıyrılan paçasını düzeltip, bacaklarını iki yanımdan geçirerek kucağıma oturdu. Başı göğsüme düştüğünde saçlarını birkaç defa öpüp okşadım. Saçlarında tazecik bir koku vardı.

Kollarını belime dolayıp dışarıda yağan karı izlemeye başladı.

"Bir ay önce bir rüya gördüm, İnci abla."

Saçlarını okşamaya devam ediyordum.

"Nasıl bir rüya gördün, miniğim?"

"Seni gördüm sanırım," dediğinde büyük bir şaşkınlıkla gözlerine baktım. Başını kaldırıp bakışlarıma karşılık verdi. "Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Her yer," dedikten sonra elini kaldırıp dışarıyı gösterdi. "Böyle kardı ve bana doğru koşuyordun."

KANLI SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin