14. Bölüm: "Yalan."

253K 9K 870
                                    

Bölüme geçmeden yıldızlanalım bebeklerim. 

14.Bölüm: "Yalan."

Ondan uzaklaştığımda Pınar Hanım'ın yanımızdan geçerken alttan alttan bize baktığını gördüm. O hızla okulu terk ederken Uraz yanımıza gelip elimi tuttu.

"Sınıfıma gideyim mi baba?"

Çağrı kabanının yakalarını düzeltirken genzini temizledi.

"Bugün okulu kırıyoruz."

Uraz şaşkınlıkla bize baktı.

"Nasıl kıracağız?"

Ciddiyetle sorduğu soruya gülerek kolumu omzuna attım. Çıkışa doğru ilerlerken, "Yani bugün okul yok minik adam," diyerek onu bilgilendirdim. Okuldan çıktığımızda çıplak bacağıma çarpan soğuk ısırgandı. Kabanımın önünü kapatırken Uraz'ın üzerini kontrol ettim.

Araca geçtiğimizde Uraz başını koltukların arasından uzattı.

"Ee ne yapacağız babacığım?" diyerek dikiz aynasından babasına baktı. Evet, Uraz çok yerinde bir soru sormuştu. Şimdi ne yapacaktık?

"Ne yapmak istersin?"

Kollarını göğsünde birleştirip, "Biraz düşünebilir miyim babacığım?" diye sorduğunda Çağrı da gözlerini dikiz aynasına çevirip onu onayladı. Aracı çalıştırdığında arkama dönüp Uraz'ın emniyet kemerini takmasını söylerken okulun önünden ayrılmıştık.

"Betül?"

Yan dönüp çaktırmadan onu izliyordum. Birkaç saniye karşı tarafı dinledi.

"Bugünkü toplantıları iptal et."

Sanırım sekreteriyle konuşuyordu. Araba anayola çıktığında evden ayrılırken ardımızda olan araçlar tekrar peşimizdeydi.

"Dosyaları eve gönder. Son projenin bitmiş hâlini bugün görmek istiyorum."

Telefonu kapatıp aradaki bölmeye attı.

"Babacığım bu soğuk havada ne yapılır bilemedim. Daha önce hiç böyle dışarı çıkmamıştık."

Uraz'ın söyledikleriyle Çağrı'ya ters bir bakış attım. Gözlerimiz kesiştiğinde bakışlarımı üzerinden çekmedim. Ona bakarken, "Aslında benim bir fikrim var tatlım," diyerek Uraz'a seslendim.

Çağrı aracı sahil kenarında lüks bir restoranın önünde durdurdu.

"İlk önce kahvaltı yapalım," deyip araçtan indiğinde, Uraz'a göz kırparak bende indim. Hep beraber içeriye girdiğimizde soğuk havanın ağırlığı anında üzerimizden silindi. İçerisi sıcacıktı. Henüz erken bir saat olmasına rağmen içerisi oldukça kalabalıktı. Siyah takım elbiseli bir görevli yanımıza gelirken yüzünde derin bir gülümseme vardı.

"Hoş geldiniz Çağrı Bey," dedikten sonra bakışları birkaç saniye Uraz ve benim üzerimde gezindi. "Sizler de hoş geldiniz hanımefendi, küçük bey."

Tebessümle adama karşılık verip kabanlarımızı girişe bıraktıktan sonra içeriye geçtik. Adam, bizi kalabalıktan arındırılmış, daha sessiz bir yere getirdiğinde uzun camların önüne konulmuş masalardan birinin önünde durdu.

"Buyurun efendim."

Uraz cam kenarına oturdu. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi ve İstanbul'un eşsiz manzarasını izlemeye koyuldu. Ben de yanına oturduğumda Çağrı da tam karşımıza oturmuştu. Garson elindeki tableti uzattığında Çağrı kısa sürede siparişi vermiş ve dirseklerini masaya yaslayarak tıpkı Uraz gibi şehrin manzarasına kendini kaptırmıştı.

KANLI SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin