7.Bölüm: "Kâbus."

240K 11K 2K
                                    

Bölüm Sınırı: 11K beğeni 2K yorum.

7.Bölüm: "Kâbus."

On beş yaşımdaydım. Annem kardeşime altı aylık hamileydi. Bütün aile büyük bir heyecanla Umut'u bekliyordu. Kardeşimi kucağıma almak için gün sayıyordum. Tamay'la ona bir sürü oyuncak almıştık. Parçalanan kar küresini biriktirdiğim parayla kardeşim için özel yaptırmış ve beşiğinin yanına koymuştum. İçimde tarifi olmayan, ilk defa hissettiğim bir sevinç vardı. O zamanki heyecanımı hatırladıkça hiçbir zaman böyle hissedemeyeceğim gerçeği bir tokat gibi çarpıyordu yüzüme.

Doğuma iki ay kala ailemiz yıkıldı. Bir olamadan parçalandık. Umut'um aramıza katılamadan veda etti. Annemin doktor kontrolüne giderken saldırıya uğraması, babamın onu bulduğunda ölmek üzere oluşu zihnimde silik bir anıydı. Senelerce aldığım terapilerin sonunda o dönemi atlatmayı başardım.

Ben bir şeklide üstesinden geldim. Ama annem o güne hapsolmuştu adeta. Hayatla bütün bağlantısını kesti. Kardeşimin odasından çıkmıyor, gözü hiçbir şey görmüyordu. Uyuyakaldığı zamanlarda ağlayarak uyanıyordu.

Artık hamile kalması imkânsızdı. Umut, kardeşim, en büyük yaramız olmuştu.

Bir gün annem büyük bir özenle hazırladığımız odayı sinir krizi geçirip dağıttı. "Gitti," diye bağırıyordu. "Gitti yavrum, koklayamadım, öpemedim. Söküp aldılar onu içimden."

Annemin feryatları ruhumdan hiç silinmedi. Ona sarılıp ben varım annecim demek istedim.

Diyemedim.

Her ne dersem diyeyim acısı dinmeyecekti. Yüreğine düşen ateş sönmeyecekti.

Odada sağlam kalan tek şey, kar küresiydi. Onu alıp Tamay'a gitmiştim. "Sen benim tek dostum ve kardeşimsin. Bunu bizim için saklar mısın?" demiştim. Tamay'la o gün birbirimize söz vermiştik. Ölüm bizi ayırana dek bu dostluk devam edecekti.

O, ölümün bizi ayırdığını ve parçalanan kar küresi gibi bir daha var olamayacağımız düşünüyordu. Yanındaydım, bir soluk kadar yakınında. Uzağındaydım sandı, bir ölüm kadar uzağında.

Kapıyı açacağım zaman Çağrı kolumu tutup beni kendine çekti. Karanlık gözlerine bakmak istemedim. Bakmaya gücüm yoktu. Ben artık tamamen tükenmiştim. Ruhum o mezara hapsolmuştu.

"Bırak, yalvarırım bırak." İçim kıyılıyordu. Onu böyle görmeyi beklemiyor, Ona böyle bir acı yüklemek istemiyordum. Kardeşimin gözünden akan bir damla yaşa dayanamıyordum.

"Mantıklı düşünmek zorundasın, toparlan." Sesi her zamanki gibi sertti ama ilk defa soğuk değildi. Başımı iki yana salladım.

"İstemiyorum, istemiyorum. O...o bana kalan tek şey, onu kaybetmek istemiyorum."

Gözyaşlarım, hıçkırıklarım, yalvarışlarım...

Her şeyim birbirine girdi, bir ben etmedi.

Başımı kaldırıp karanlıkta kalan yüzüne baktım. "Öldür beni," diyerek, göğsüne sertçe vurdum. "Yalvarırım, öldür beni. Nefes aldığım her saniye bu hislerle savaşmak istemiyorum."

Başımı çevirip Tamay'a baktım. O an bütün hayatım gözümün önünden geçip gitti. Gözlerim kararmaya başladı. Çağrı tuttuğu kolumu henüz bırakmamıştı. Arkası bize dönük yavaşça ilerlemeye çalışan arkadaşıma son kez baktım. İçimde biriken bütün acıyı çıkartmak istercesine Çağrı'nın yakalarına yapışıp haykırdım. "Artık nefes alamıyorum, çektiğim acıların içinde boğuluyorum," derken tanrı gözlerimin önüne bir perde çekti. Her şey kararıyordu. Bu yaşadıklarımız hangi günahın bedeliydi?

KANLI SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin