Bölüm-16

30 3 1
                                    


~~~

BÜYÜK BİR KANDIRMACA

Küçük yaşlarda geleceğimin nasıl olacağını merak ederdim. Hangi yaşımı küçük olarak hatırlıyordum bilmiyorum ama hayatımın belli bir kısmını hatırlamadığımı öğrenmiştim.

Hatırladığım en eski anı bile açılarla doluyken gelecekte mutlu bir hayat dilemiştim hep. Bütün kötülüklerden kurtulduğum bir gelecek. Normal bir hayat.

İnsanların hayatını durgun bir denize benzetirdim. Ara sıra dalgalanmalar olsa bile sonunda kendi durgunluğuna tekrar dönerdi.

İstediğim hayat durgun bir denizken ben hep fırtınanın içinde boğulmuştum. Kendi etrafı içinde dönmeye devam eden bir hortumun içinde boğuluyor sanki en yüksekten aşağıya düşüyordum. Yere düştüğümde canımın ne kadar açıyacağını bilsemde düşmek istiyordum. Düşmem lazımdı çünkü boğuluyordum. Sonsuz bir döngünün içinde aşayıya düşüyordum ama yaptığım sadece olduğum yerde sabit kalmaktı. Boğuluyordum ve nefesim kalmadığı için acı çekiyordum.

Tıpkı o gün James ile uçurumdan atlarken olduğu gibi yüzmeyi bilmediğim bir suyun içinde çırpınıyordum. O günün aksine beni yüzeye çekecek bir ele sahip olmadığım için giderek derine batıyordum.

Geçmişimden unuttuğum yıllar olduğunu söylemişlerdi. Düşününce hatırladığım yıllarda bile yaşadığım hayat bu denli acı görünürken geriye kalanları hatırlamak istiyor muydum emin değilim.

Beynim hangi anıları unutmuştu bir fikrim yoktu. Doktor travma yaratan anıların unutulma olasılığının yüksek olduğunu söylemişti. Dseth'in bana yaşattığı tüm travmaları zaten hatırlıyordum. Bana yaşattıkları onca iğrenç şey durmadan kendini hatırlatırken daha neleri unutmuş olabilirdim ki?

Marcus yine ortadan kaydolabileceğimi düşündüğü için bizzat kendi arabayla getirmişti beni. Çocukmuşum gibi tesisten içeriye girene kadar arkamdan bakmıştı üstelik. Dönüp el haraketi çekmek çok istesemde sakince içeriye yürüdüm.

Tesise son seferki gelişim gibi sorgulayan bakışlar üzerime sabitlendiğinde umursamadan Fearles'ın katına çıktım.

Odama gitmem için ana salondan geçmem gerekiyordu. İçeriden gelen seslerden birkaç kişiden fazlasının salonda olduğu anlaşılıyordu. Tek birinin bile yüzünü görmeye tahammülüm olmadığını düşününce içeride bir kişinin olması bile kötüydü.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra sakin olmam gerektiğiyle ilgili kendime birkaç telkin verdim. Sakince içeriye girecek hızlı adımlarla odama ulaşacaktım. Konuşan illa ki olacaktı ama cevap vermeyecek ve sinirlenmeden yoluma devam edecektim. Yapabilirdim.

Bir kez daha nefes alıp aralık olan kapıdan geçip içeriye girdim. Adımımla birlikte içerideki sesler aniden kesildiğinde istemsizce adımlarım durmuştu.

Kafamı yerden kaldırmadan tekrar yürümeye başladım. İki veya üç adım atmıştım ama aniden etrafıma sarılan kollar yüzünden durmak zorunda kaldım.

"Bizi çok korkuttun."

Kollarım iki yanımda salık kalırken ellerim yumruk olmuştu. Clayton'ın sarılmasına karşılık vermediğim için birkaç saniye sonra ayrılmıştı.

Duygusuz bakan gözlerimi kaldırdığımda üzgün görünen yüzüne baktım.

"Eminim korkmuşsunuzdur." Sesim tek bir duygu kırıntısı barındırmıyordu.

ZEHİR VE TETİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin