Bir gün sonra seferimiz olduğu için Levi bizi çok zorlamamıştı. Ama seferden sonra aynı antremanlara devam edecekmişiz.
Öğrendiğim kadarıyla Levi'ın takımında; Tina, Talia, Alex ve Rick varmış. Arkadaşlarım ile aynı takımda olduğum için elbette mutluydum ama sefer için korkuyodum.
İlk kez surların dışına çıkacaktım ve bu düşünce hayli korkunç geliyordu. Akşam olunca çok geçe kalmadan yattık. Zorda olsa biraz zaman sonra bende uykuya daldım.
***
Sabah Tina'nın bana seslenişi sayesinde uyandım. Hala uykum vardı ama sefer için hem heyecanlı hemde korku doluydum.
Korkumu bir kenara bırakıp heyecanıma odaklanmaya çalıştım. Hazırlandıktan sonra yemekhaneye indik. Hiç kimse konuşmadan sessizlik içinde yemek yeniliyordu.
Doğru, kimilerinin son yemeği bile olabilirdi. Bu kötü düşünceden kendimi uzaklaştırdım. Pozitif düşünmeliydim.
Yemekten sonra herkes birbiriyle vedalaşmaya başladı. Çok zor olmalıydı. Yiyip içtiğin eğlendiğin kişi bir daha olmaya bilirdi. Hepimiz birbirimizle -zor da olsa- vedalaştıktan sonra ahıra atları almaya gittik. Neyseki banada at verilmişti. Gidip sakince atı sevdikten sonra ahırdan dışarı çıkarttım.
Bir günde bile aramızda bir bağ olduğunu hissediyordum. Neden bu kadar geç verdilerse neyse. Atın üzerine çıktıktan sonra atımı avluya doğru ilerlettim.
Herkes kendi takımının oraya gidiyordu. Bende Tina'yı takip ederek kendi yerime gittim. Yavaş yavaş ana kapıya doğru gittik. Erwin'in talimatıyla koca kapı açıldı.
Herkes plana uygun şekilde atlarını ilerletmeye başladı. Surun dışına sonunda çıkmıştım. Çok heyecanlıydım. Sonunda özgürlüğüme kavuşmuş gibi hissettim.
Levi önde ben ve Chris arkasında sağda Tina solda Talia en arkadada Alex ve Rick vardı.
Atlarımızı ileri doğru sürerken sarı işaret fişeği ateşlendi. Bu yönümüzü değiştirmek anlamına geliyordu. Levi işareti görünce yönünü değiştirerek peşinden gelmemizi sağladı.
Sonunda ağaçlık bir alana gelmiştik ve burada biraz dinlenebileceğimiz söylenmişti. Atları otlanmaya bırakıp bir araya geldik. Burada bizim takımımızdan başka kimse yoktu.
Burada biraz kaldıktan sonra atlarımızı bağladığımız tarafa gittik. Talia ve ben atlarımızı birbirimize yakın saylıacak bir şekilde bağlamıştık.
Atımın olduğu tarafa gittim. İpini çözerken bir ses geldi ve dönüp ona baktım. Kocaman bir dev bu tarafa doğru geliyordu.
Devi görmemle kaskatı kesilmiş , yere çivilenmiştim sanki. Ne hareket edebiliyor nede birşey söyleyebiliyordum.
Bu kadar korkunç olduklarını bilseydim keşif birliğine katılmayı aklımın ucundan bile geçirmezdim.
Tek yapabildiğm devi izlemekti. Bana doğru yaklaştı ve avcunun arasına beni aldı. O kadar korkmuştum ki bağıramıyordum. Kaderimi kabullenmiştim ve beni yemesini bekledim.
Ama öyle olmadı Talia teçhizatı ile hızla bu tarafa geldi. Devin arkası dönük olduğu için boynuna değilde beni yakalayan elini keserek beni kurtardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşcı / AOT
Fanfiction-Erişim engellerine inat devam ediyoruz- "Bize bunu daha önce anlatmalıydın" "Özür dilerim b-ben ya-" "Hayatını, hayatımızı nasıl bir tehlikeye attığının farkında mısın?!""Bize güvenmedin" "H-hayır sa-sadece.." "SADECE NE" *** Aotxreader kitabıdır.