〃Çay〃

40 7 4
                                    

Bugün özellikle Hange ve ben mutsuzduk. Erwin Tina ve Rick'in askeriyeden ayrılmasını onaylamıştı.

Sadece Tina'nın gideceğini sanıyorduk ama Rick'inde ayrılacağını öğrendik. Meğerse Tina'dan hoşlanıyormuş. Tina giderse oda gitmek istediğini söyledi.

Tina'da birlikte ayrılmayı kabul etti. Onlarla vedalaştıktan sonra Hange ile ana salona doğru ilerledik.

Bugün antreman olmadığını öğrendim, günün en güzel haberi olabilirdi. Hange salona giderken ikimize çay yapmak için mutfağa gideceğimi söyleyerek yönümü mutfağa çevirdim.

Mutfağa girdiğimde neyseki kimse yoktu. Dolaptan çay poşetini aldım. Bu sırada kapıdan ses duyunca o tarafa baktım. Levi kapının eşiğinde durmuş bana bakıyordu. Levi'ı görmemle dün Hange'nin dedikleri aklıma geldi.

Yüzüm kızarırken önüme geri döndüm. Levi ile karşılaşmayı pek istemiyordum. İçeriye giren adım sesleri ile dahada gerildim.

Sandalyenin o tarafa doğru gidip oturdu ve bana bakmaya başladı. 'Kime çay yapıyorsun?'

Arkamı dönmeden Levi'ı cevapladım. 'Hange ile kendime.'

Levi birkaç saniye durduktan sonra ayağa kalktı. 'Aynısından banada yap ve ofisime getir.' diyerek mutfağı terk etti.

Niye benden istiyorsa? Az yesinde hizmetçi tutsun. Bıkkınlıkla çayın içinden biraz daha aldım.

Çayı geri yerine kaldırdıktan sonra işime geri döndüm.

Biraz sonra çay kaynamıştı. Dolaptan üç fincan alarak tezgahın üstüne koydum. Çayları da içine koyduktan sonra işimi bitirmiştim.

İkisini elime alarak ana salona doğru ilerledim. İçeri girince Hange önündeki dosyalarla ilgileniyordu. Geldiğimi görünce bana döndü.

Elimdeki fincanın ikisinide ona uzattım. Elimden alıp masanın üzerine koydu ve oturma mı bekledi. 'Birazdan geleceğim.' diyerek arkamı döndüm.

'Nereye gidiyorsun?' dedi arkamdan. Durup yönümü tekrar Hange'ye çevirdim. 'Levi ona da çay getirmemi istedi.'

Hange yüzünde muzip bir sırıtışla bana bakıyordu. Ne ima ettiğini anlamıştım tabii.

Hange'nin birşey demesine izin vermeden mutfağa geri yöneldim. Mutfağa girip tezgahın üzerinde duran diğer bardağı alıp merdivenlerden yukarı çıktım.

Duvarda "Yüzbaşı Levi Ackerman" yazan kapının önünde durdum. Kapıyı tıklattım ve "gel" sesini bekledim.

Beklediğim ses gelince içeri girdim. Levi önündeki dosyalarla ilgilenmeye devam ediyordu. Yanına gidip fincanı masanın üzerine bırakıp geri çekildim.

'Başka birşey ister misiniz kaptan?'

Levi bana bakmadan konuşmaya başladı. 'Çayını içtikten sonra Alex'i buraya gönder.' dedi.

Levi'ı onayladıktan sonra odadan çıkarak  Hange'nin yanına geri döndüm. Hange geldiğimi fark edince dosyaları bıraktı ve  bardaklardan birini eline aldı.

Yanına oturunca bardağı bana uzattı ve eline diğer bardağı aldı. Yüzünde sırıtışla bana bakıyordu. 'Eeee?'

'Ne eee'si?'

'Sadece çayı verip mi geldin? Başka birşey olmadı mı?'

Hange'ye gözlerimi devirdim. 'Ne olmasını bekliyordun?' dedim sahte bir kızgınlıkla.

Savaşcı / AOTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin