Özleştik ya Onur'u demi ????
------------------------------------------------------------------------------------------
Gelen gürültü sese dönüp bakmamla elimin ayağımın boşalması bir oldu. Poyraz'a bir motosiklet çarpmıştı. Benim elimdeki ekmeklerimi düşürmemle motosikletli iyice gerildi ve gaza basıp kaçtı. Şaka gibiydi. Gerçekten bu vicdansızlığı yapmıştı. Hemen Poyrazın yanına uçtum ve "iyi misin" diye sordum. Poyraz yerde kıvranıyor ve acıdan bağırıyordu. Bu sorum aşırı saçma olmuştu. Aşırı zor bir şekilde "kolum kırıldı" galiba diyebildi bana. Aşırı panik olmuştum ve korku, endişe ve panikle ağlamaya başlamıştım. Bunu görünce Poyraz bana "ağlama. Sakin ol sadece. 112 ara" dedi. Bir anda 112 geç olur diye düşünerek Arda'yı aradım.
- (ben) alo Arda çabuk iki tane uzun tahta spatula ve bir çarşaf alıp aşağı gel. Arabanın anahtarını da al.
- (Arda) kanka noluyor hiçbir şey anlamadım
- (Ben) sikecem belanı. Ne diyorsam yap. Hızlı hadi
Arda okeyleyip telefonu kapatınca hemen yerde kıvranmaya devam eden Poyrazın saçlarını okşayarak "korkma. Şimdi hastaneye gideceğiz hemen. Çok acıyor mu" dedim. Güya onu sakinleştirecektim ama hala gözümden yaş geliyordu. Poyraz "lütfen ağlama Onur. İyiyim ben" dedi. Ama iyi olmadığı aşikardı. Artık ağrıdan kan ter içinde kalmıştı. Derken Arda ve Sarp geldiler. Kısa bir şoktan sonra hemen olayı anlattım. O sırada Arda'ya arabasını getirmesini söyledim. Sarp'a "kanka sen şimdi Poyrazın omzunu ve dirseğini güzelce sabitle. Kolu hiç hareket etmesin. Ben bunlarla sabitleyeceğim" dedim. Sarp onaylayınca da diğer eliyle kolunu tutan Poyraz'a "Poyraz hadi bırak kolunu da saralım tahta ve çarşafla" dedim. Poyraz kıvranmaya devam ederken bir türlü bırakamadı kolunu. En sonunda elimle saçlarını okşayarak "Poyraz lütfen" dedim. En sonunda bıraktı. Hızla iki tahta spatulayı üst kolundaki uzun kemiğe arkalı önlü koyup çarşaf ile sıkı sıkı sardım. O sırada Arda arabayı getirince el birliği ile hiç sarsmamaya çalışarak Poyrazı arka koltuğa uzattık. Ben de oturdum ve başını dizlerime koydum. Sarp da ön koltuğa geçince direk hastane doğru yola koyulduk. Poyraz artık kendini kaybetmişti ve ağrıdan titreyerek terlemeye başlamıştı. Tansiyonu düşüyordu büyük ihtimalle. Hemen "Poyraz sakin ol. Yanındayız" diyerek sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da ter yüzünden alnına yapışan saçlarını geriye doğru topluyordum. Bir anda sağlam eliyle elimi tuttu ve avcumu öpüp "Onur çok acıyor" dedi. Ardından elimi bıraktı. Hemen saçlarını okşayarak "sakin ol. Az kaldı. Şimdi ağrı kesici verecekler serumla. Aniden bitecek. Dayan"dedim. Ama beni duymuyordu artık sanırım. Sakinleşmesi için saçını okşuyor, diğer elimle de kırık olan kolundaki elini tutuyordum.
En sonunda hastaneye gelmiştik. Hemen acil müdahale odasına aldılar. Röntgen çekilene kadar ağrı kesici falan da vermediler. İçeriden bağır bağır sesleri geliyordu. Bir yerden sonra sesler azaldı be kayboldu. Yaklaşık yarım saattir kapıda bekliyorduk. Az sonra hemşire çıkınca hemen "hemşire hanım arkadaşımızı merak ediyoruz" dedik. Hemşire "kolunda kırık var. Doğru pozisyona alıp alçıladık. Az sonra sarı bölgeye alacağız. Orada girip görebilirsiniz" dedi. Yavaştan sarı bölgeye doğru gittik. Az sonra da yarı baygın Poyrazı getirdiler. Biraz başında bekledik. Hepimiz nasıl olduğunu vs sorarken, hemşire "2-3 saat burada dinlensin. Sonra çıkıp çıkamayacağına doktor karar verecek. Ayrıca sadece bir kişi kalsın yanında. Yoğunuz gördüğünüz gibi. Kalabalık olmasın" dedi ve gitti. Poyraz hemen "Onur yalvarırım sen kal" deyince "ailenden birini arayalım. O gelene kadar kalırım" dedim. Okeyleyince numarasını söylediği annesini arayıp çok endişelendirmesin durumu anlattım. Annesi 20-30 dakikaya burada olacağını söyleyince bizimkiler dışarı çıktı. Poyraz serumdaki ağrı kesici ve sedasyonların etkisiyle çok ağrılı değildi. Parlayan renkli gözleriyle bana bakarak "Onur teşekkür ederim. Doktor arkadaşın kolunu iyi korumuş. Onun sayesinde ameliyata gerek kalmadı dedi. Sayende" dedi. Gülümseyerek "ne demek. Sen de olsan seferber olurdun" dedim. Aşırı duygulu şekilde " Onur biraz gerginim. Hala korkuyorum açıkçası. Biraz elimi tutar mısın? Çok ihtiyacım var. Yolda saçımı okşayıp elimi tuttun ya. Aşırı rahatlamıştım" dedi. Şaşkın bir ifade ile "sen onu farketmiş miydin? Sanki hiç fayda etmemiş gibiydi" dedim. Gülümsedi ve "ağrım azalmadı ama stres yok oldu. Yanımda olduğunu hissettim. Hadi lütfen" diye yalvardı. Net bir şekilde "peki ama farklı anlamlar çıkarma" diye uyardım. Ardından yavaşça elini tuttum. Direk 32 diş sırıtmaya başladı aptal. Ardından da derin derin bana bakmaya başladı. Bir yerde beni gerdi artık ve elimi çekip "senin niyetin farklı. İki dakika insanlık yapmaya gelmiyorsun" diye kızdım. Hemen de "sessizce annenin gelmesini bekleyelim yoksa tek kalacaksın" diye ekledim. Hayal kırıklığı ile "bu haldeyken azarlamasaydın iyiydi ama şu 20 saniye bile yetti bana" dedi. İyice kızarak "susuyor musun gideyim mi?" dedim. Sustu ama beni izlemeye devam etti. Bir müddet sonra Poyrazın ismimi sayıklayarak ağlaya ağlaya annesi geldi. O gelince ben de hiç vedalaşmadan çıktım. Tam acilden çıkarken en olmaması gereken kişi aradı. Tabi ki Aslan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elimde Değil
Teen FictionBu öyle bir şey ki, ne vazgeçebiliyorum ne de anlatabiliyorum. Sonuçta insan abisine aşık olur mu? Onur öyle bir duruma düşmüştür ki üvey abisi Aslan'a aşık olmuştur. Fakat onu bekleyen sürprizden haberdar değildir.