Kevin'ın bana Aslan'ın trafik kazası geçirdiğini söylemesiyle bir anda elim ayağım boşaldı. Kendi kendime nasıl ya? Nasıl ya? diye sayıklıyordum. Kevin omuzlarımdan beni sarstı ve "Onur lütfen odaklan. Hastaneye gitmeliyiz. Sen de gel lütfen." dedi. Kevin'a olayı annemler çok uzaklaşmadan Ahmet Abiye anlatmalıyız dediğim anda aniden "Asla!" diye yanıt aldım. Sorgulayan gözlerle Kevin'a bakınca "Beni Aslan aradı. Hayati bir durum yokmuş. Odaya almışlar. Babama bir şey söyleme diye yemin ettirdi. Zaten düğüne gelemedim. Balayını rezil etmek istemiyorum dedi. O yüzden seni aradım dedi. Yanına gidelim. Eğer dediği gibi durumu hafifse boşuna sizinkilerin balayını mahvetmeyelim." dedi. Anlattıkları içime sinmese de kabul ettim ve gidelim işareti yaptım. Hemen Sarp ve Kenan'ı bulup "Beyler Aslan kaza yapmış. Kevin'la hastaneye gidiyoruz biz. Haberleşiriz tekrar" deyip arkamı dönüp gidecektim ki Kenan birden elimi tuttu ve "E biz de gelelim?" dedi. "Ya hastanede kalabalık olmamız hoş olmaz. Ben sık sık haber vericem size" deyip ayrıldım. Hızla Kevin'ın arabaya doğru gittik. Arabaya binince "ya inşallah bir şey olmamıştır. Demek o yüzden telefonları açamadı, düğüne gelemedi herhalde" dedim. Kevin'ın gözünden bir damla yaş süzüldü ve "sesi iyi gelmiyordu. Bence çok ağrısı vardı" dedi. Bu durumuna çok üzüldüm. Düşünüyorum da Sarp'ımın ayağı takılıp düşse, canı yansa benim kalbim parçalanır. Şuan Kevin da can dostu hakkında endişeliydi. Dayanamadım ve elimle göz yaşını silip "sakın ağlama. Durumu iyi olmasa senle nasıl konuşacak? Demek ki ağrısı var ama çok mühim değil. Birkaç güne geçecek bir şey gibi." dedim. Dönüp bana baktı ve "İyi ki sana söyledim. İyi ki geldin sen de. Ama Aslan seni getirdiğim için çok kızacak" dedi. Haklıydı. Aslan ona gizli tut demişti. O da Aslan'ın intikam almak istediği üvey kardeşine haber vermişti. Bir şey demeden önüme döndüm. Biraz ilerledikten sonra sürekli mesaj atan Kenan'ı arayıp "Kenan bir gelişme olunca sana haber vericem" diye azarladım. Cevap vermeden kapattı. Kevin da şaşırmıştı olanlara. "Keşke kırmasaydın çocuğu. O da meraklandı sonuçta" dedi Kevin. Kevin'a dönüp "Onun merakı Aslan değil. Ben farkındayım." dedim. Kevin ne olduğunu sorunca "Boş ver" diyerek geçiştirdim. Kenan iyi hoştu ama fazla kıskançtı. Sürekli etrafımda dolanan kişileri sorguluyordu. Bilhassa Kevin'dan haz etmiyordu. Nedenini sorduğumda "Çünkü Kevin da benden haz etmiyor" demişti.
Ben düşüncelerimle boğuşurken hastaneye gelmiştik. Hemen acilden girdik ve Aslan'ı sorduk. Müşade odasında olduğunu söylediler. Hemen odasını bulup yanına gittik. İçeri girdiğimizde aşırı kötü olmuştum. Aslan'ın her yeri çizik içindeydi. Kolu alçılanmış, bacağı alçılanmıştı. Yüz ifadesinden ağrı içinde olduğu anlaşılıyordu. Kevin hemen Aslan'ın yanına uçtu ve ellerini koluna koyup "Kanka iyi misin? Canın yanıyor mu? Nasıl oldu bu kaza ya?" diyerek sıraladı sorularını. Aslan acılı bir ifade ile "Boğma kanka ya. Sadece ağrım var." dedi. Bu halde bile gıcıklık yapıyordu. Yine de yanına gittim ve "Aslan geçmiş olsun. Nasıl oldu bu kaza? Çok meraklandık Kevin'la" diyerek yanındaki koltuğa oturdum. Beni görünce birden Kevin'a dönüp "Bunun ne işi var? Sana kimseye söyleme demedim mi? Yazık kankama bile güvenemiyorum" diyerek yüz çevirdi. Kevin zor durumda kalmasın diye "Ben Kevin'ı köşede yere çökmüş gördüm. Kendinde değildi. Çok zorladım anlatması için. İyi ki de zorlamışım. Ya yolda gelirken şoka girip dalsaydı? Yalnız kalmamış oldu. Hem bunun ne işi var ne demek? Çok mutlu olmasan da ben senin kardeşinim artık" dedim. Hiç cevap vermedi. Kevin ise yüz ifadesi ile bana teşekkür ediyordu resmen. Sonra ısrar etmemizle Aslan kazayı anlattı bize. Meğer Aslan takım elbisesini aldıktan sonra tekrar Kevin'a gidecekmiş ama arabadan kötü bir koku geldiğini anlamış. Balataları yokuşta yakmış. Hemen yakındaki bir oto tamire gitmiş ama Pazar günü olduğu için kapalıymış. Bir başkasına giderken frenler de patlamış ve duramayacağını anlayınca kimseye çarpmamak için bir ağaca bilerek çarpmış. Onu da becerememiş ve ağaca yandan vurmuş. O sırada kolu ve bacağı kapının altında kalıp ezilmiş. Ardından başka bir ağaca çarpıp öyle durabilmiş. Böyle anlatınca üzülmüştüm. Kevin "araba da perte mi çıktı?" dedi. Aslan da başıyla onayladı. Kevin "kanka boş ver. Canına bir şey olmamış ya şükür" dedi. Aslan da "Git ya. Yazık oldu tüm emeklerime" diyerek kızdı. Bir an anlamadım. Aslan kaza yapmıştı ama kafası hala arabasındaydı. Ayrıca ne emeği? Arabayı babası almamış mı diye düşünmeye başlamıştım ki doktor odaya geldi ve "Aslan nasılsın" diye sordu. Aslan da iyi olduğunu ama biraz ağrısı olduğunu söyledi. Daha sonra doktor müşadenin yeterli olduğunu hayati bir problem olmadığını sadece kırık ve ezikleri olduğunu söyledi. Daha sonra da "İstersen bu akşam seni yataklı servise alalım. Bir gece kal. Ama istemezsen eve de gönderebilirim seni." deyince Aslan hiç durmadan "Eve gitmek istiyorum. Hastanede patlarım" dedi. Doktor da "Tamam. O zaman ben çıkış talimatı vereyim reçeteni de çıkarsınlar. Geçmiş olsun. Konuştuklarımızı unutma. İlk birkaç gün yataktan pek çıkma. İyileşme için süre tanı" dedi ve çıktı. Doktor çıkınca Kevin "Kanka keşke bir gece daha kalsaydık. Nolur nolmaz" dedi. Aslan "Hadi hadi toplanın gidelim" deyip geçiştirdi. Daha sonra benim ve Kevin'ın yardımı ile ayağa kalktı. Arabaya kadar tekerlekli sandalye ile götürdük. Arabada Kevin "Önce seni eve bırakalım Onur" deyince "Saçmalama. Aslan gelsin kalsın yeni evinde. Neredeyse tüm eşyaları bizde sonuçta." Dedim Aslan da "Kanka Onur doğru söylüyor. Bizi bırak. Zaten Onur da var. Bir sıkıntı olmaz yani" dedi. Kevin "Seni bırakıp gideceğimi düşünecek kadar aptallaşmadın demi? Tamam ağır sedasyon falan verdiler ama aptallaşma" diyerek güldü ve bizde kalmaya karar verdi. Yolda muhabbet ederek Aslan'ın kafasını dağıttık biraz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elimde Değil
Novela JuvenilBu öyle bir şey ki, ne vazgeçebiliyorum ne de anlatabiliyorum. Sonuçta insan abisine aşık olur mu? Onur öyle bir duruma düşmüştür ki üvey abisi Aslan'a aşık olmuştur. Fakat onu bekleyen sürprizden haberdar değildir.