~İyi okumalar^^______
Elvin
"Bana bak." Babam üstüme daha da yürümeye başladı. İçimden bütün duaları döktürüyordum. Allah beni yalnız bırakmaz.
Her müslüman beni çok iyi anlardı bu konuda. Emindim, emin olacaktım ki zaten çok iyi emindim.
"Evleneceksin yoksa..." daha da geri çekilmeye çalışıyordum. Ama yerim çok dardı. Yoktu artık gidecek başka bir yerim. Başka bir limanım...
Allahtan başka hiç bir yerim yoktu benim bu zalim dünyada. Diğerleri o güzeli hayatları yaşarken benim hayatım... düşmanımın başına gelmesini bile istemediğim o iğrenç hayatım...
Belki annem o adamla kaçmasaydı beni bu zalim dünyadan ve aynı zamanda daha da çok iğrençleştiren babamdan kurtarsaydı.
Babam tokadını atmak için elini kaldırdı. Gözlerimi hiç sıkmadığım kadar sıkı bir şekilde yumdum. Son bir kez Allaha dua ettim göz kapaklarım kapalıyken.
Kapı çaldı.
Biliyordum. Biliyordum, Allah'ın beni asla ama asla emin olmayan elere bırakmayacağına. Babam çenemden sıkıca tutup gözlerimi gözlerine kenetledi.
"Siktir git süslen." Dedi şey ile kaçmak istermişim gibi hızlı hızlı kafamı sallayıp kalktım ayağa. Hızlı bir şekilde kalkmak istesemde yaralarım yüzünden zar zor kalkabiliyordum.
Odama giderken babam ise kapıyı açmak için kapıya yöneldi. Kendi yakasını düzeltmeye başladı açmadan önce.
Arkasından baka kaldım. Bir damla süzüldü yanağımdan usulca. Ne kadar da çok hevesliydi altmış yaşındaki adama. Kuma olarak gidecektim o pisliğe...
Odama girip kapıyı da ardımdan kapadım. Kapıya yaslanıp bir damla daha düşürdüm yanağımdan. Çok acı çekiyordum. Şu an kurtulsamda ya bir sonrakinde..?
Çok korkuyordum, çok yorulmuştum, çok acı çekiyordum. Daha nereye kadar devam edecekti bu?
"Siz kimsiniz?" Babamın sesini duydum. Düşüncelerimden sıyrılıp dinlemeye başladım.
Genç bir adamın sesi duyuldu. Genç miydi bilmiyorum ama kalın bir sesi olduğunu söyleyebilirim. Kalın ve tok bir sesti.
"Girebilir miyim, müsaadeniz varsa?" Babam ne dedi bilmiyorum ama sesiz kaldığını biliyordum. Çünkü ses gelmemişti. Dış kapı kapandı.
Acaba adamı kovmuşmuydu?
Davetsiz misafiri boş verip feracemi üstüme geçirip hemen sonrada seccademi de serdim. Allahın yanına gidip biraz bile olsa dertleşmek içimi dökmek istiyordum.
Namazımı kıldıktan sonra elerimi gök'e açtım. Kafamı da aynı şekilde yukarı kaldırdım. Çatıya bakarak. Gözlerimi yumdum başım yukardayken.
"Yarab beni şu köşede kırdıklar yarab.
Kalbim bin parça bırakıldı yarab.
Şurada canım yarab.
Sırtım bıçak izi dolu...
Vefasızlıklar hainlikler her gün bir köşede canım yanıyor yarab.
Sen alsan beni huzuruna."Gözlerim kendini tutamıyor dökülmesine izin veriyorlardı yaşlarımı.
Artık ne bir insan ne bir aile kimse beni ağlamaktan susturamazdı. Canım çok yanıyordu. Dayanamıyordum.
Elimi yüzüme sürdüm sonrasında. Çekmedim elimi hâlâ yüzümü kapatıyor vaziyeteydi. Ağlamak istiyordum.
Allah'a içimi dökmek istiyordum. Biraz bile olsa rahatlatmıştı, beni ağlamak.
Kapı birden açılınca irkildim. Arkamı dönüp baktım. Babam kaşlarını çatmıştı. "Çabuk salona gel." Dedi emir verircesine. Sözünü ikiletmesine izin vermeden hemen ayağa kalkıp seccadeyi katladım.
"Geliyorum." Dedim elim yanağımdaki yaşları silerken. Kapıyı kapatıp çıkmıştı. "Ne isteyecekti yine benden?"
Salona girdiğimde genç bir adam elerini birbine bağlamış dizlerine koymuş kafasını da eğilmiş vaziyeteydi. İyi ki feracemi çıkartmamıştım.
Salona adımımı atığımda kafasını kaldırıp kimin girdiğine baktı. Bakışları gözümün içerisine baka kaldı. Gözlüklü birisiydi bu yüzden gözleri ne renkti beli olmuyordu.
Anında gözlerimi çekmiştim.
Günahtı. Çok günahtı bakmamalıydım.İçimden tövbe çektin bir kaç kez. Yavaş yürüdüğüm için babam konuştu "çabuk!" Zaten bir yerlere tutunarak ve destek alarak yürüyordum.
Çabuk olamamdan mı bahsediyordu? Her gece kemerle her yanımı vuran adam hızlı yürümemi mı istiyordu. Ben de o kadar güç yoktu ki.
Acı çekerek adımlarımı hızlanırdım bu sefer.Babamın yanına oturdum. "Seni dinliyorum oğlum." Babama hızlıca döndüm.
Oğlumu? Ne kadar da bencil bir insandı? Bana hiç bir zaman kızın demeyen bir adam hiç tanımadığı genç bir adama oğlum mu diyordu?
Ağlamamak için gözlerimi tavana çevirdim. Eğer yukarı kaldırırsam tutabilecekmişim gibiydi.
"Ben istanbuldan geliyorum az önce dediğim gibi." Dedi babama tebessüm ederek. Konuştuğu için dikatimi ona verdim. Babam kafasını salamakla yetindi.
"Kızınızı istemeye taa buralara geldim." Ağzım şaşkınlıkla açıldı. Beni istemeye mi? Neden herkes istiyordu bunu?
Gözleri gözlerimi buldu bu sefer. Sinirle ona baktım. Dişimi sıkmaya başladım. Dişlerimi dudağıma geçirip dudaklarımı kemirmeye başladım.
Gözleri... gözleri siyahtı. Evet, görebildim. Siyahtı gözleri.
Çektim gözlerimi bu sefer gözlerinden. Babam bana bıkıp ona döndü bu sefer. "Maalesef biz birisiyle anlaşmıştık." Başını eğip hafif kıkırdadı.
"Mehir olarak daha fazla veririm." Babam alayca güldü. Koltukta dikleşip ciddi yüz ifadesini geri getirdi.
"Çok büyük zengin adamla yarışıyorsun oğlan. Yapma ezer geçer seni." Babamın karşısındaki adam sırıtıp koltukta yaslandı ve bir bacağını diğer bacağının üzerine attı.
"Kaç verdi." Dedi alayca.
"Sen kaç verirsin" adam cümlesini tamamlar tamamlamaz babam konuştu.
Gereçekten bir yarışma içerisindeler ve kim daha fazla para öderse ona satılcaktım yarışmasıydı bu.
Adam sırıttı tekrardan."Bir milyon dolar." Dedi ciddiyetle. Dolar ne be?
"Dolar ne be?" Babam içimi okumuş gibi sorusunu yöneltti.
"Tamı tamına 32.316.300,00 türk lirası. Belki de ben gelmeden önce yükselmiştir." Babamın gözleri parlamıştı. Beni ise ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Bildiğiniz kaç lira etiğimi konuşuyorlardı.
"Ama bir şartım va-" adam cümlesini tamamlamışken babam konuştu. "Kabul ediyorum." Sesi mutlu bir o kadar da neşeli çıkıyordu. Adam istifasını hiç bozmasan devam etti.
"Kızınızı istanbula götüreceğim ve asla göremeyecksiniz."
________
801 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH KARAHANLI
Mystère / Thriller16 yaşındaki kızı, babasının işkencesinden kurtarıp evlenen 24 yaşındaki Şah Karahanlı. ... *Alıntı. Odanın kapısını araladığımda odanın köşesinde, eleriyle bacaklarını kendine çekmiş, sarmış, kafasını da gömmüş vaziyeteydi. kapı sesini duyunca kıza...