Asi bir hafta sonra, cuma günü erken saatlerde derslerine girmiş ve sonrasında ise notlarını fakültenin kütüphanesinde temize çekmişti. Kütüphanede çalışmak her zaman daha motive olmasını sağladığı için bunu sık sık yapardı. Ve evde hep yalnız olduğu için burada çalışmak ona tek başınalık hissini üzerinden atması için yardımcı da oluyordu.
Aldığı notları gözden geçirirken bir yandan da önemli gördüğü yerlerin üzerini fosforlu pembe kalemiyle çizmeye koyulmuştu az sonra. Uzun bir süre boyunca da bu şekilde devam etti çalışmasına. Ta ki telefonunun bildirim sesini duyana kadar.. Ekranı kaydırdığında ise gördüğü isim onu şaşırtmış gibiydi.
Cesur:
Asi, müsait misin?
Pekala. Ne diyecekti şimdi? Çağla'yla ilgili olduğuna emindi Asi. Belki onun neden kendisine karşı bu kadar soğuk olduğunu soracaktı Asi'ye. Ya da telefonlarına neden cevap vermediğini.. Çağla ile ilgili herhangi bir şey öğrenmenin tek doğru adresi kendisiydi çünkü.
Siz:
Müsaitim Cesur.
Cesur:
Nasılsın?
Siz:
İyidir. Sen?
Cesur:
Ben de iyi. Bir şey soracaktım sana.
Siz:
Sor tabi.
Cesur:
Böyle mesajla olmaz. Yüz yüze konuşsak daha iyi.
Siz:
Bir sorun yok değil mi?
Asi bir sorun olduğunu tabi ki de biliyordu. Ama hiçbir şey olmamış da sanki Çağla'nın normal hali buymuş gibi göstermek için bu şekilde davranması gerekiyordu.
Cesur:
Buluştuğumuzda anlatırım. Yarın müsait misin? Akşam sekiz gibi Tolga'nın mekanda buluşsak?
Asi açıkçası hiç bar kafasında değildi. Ama içinden bir ses Cesur'la buluşmasını ve ne söyleyeceğini dinlemesini istiyordu. Bu nedenle de bu sese kulak vermiş ve belki de birazcık Çağla için umutlanmıştı. Eğer Cesur'la ikisinin bir araya gelmek gibi bir şansları varsa, Asi arkadaşı için her şeyi yapmaya hazırdı. Hem ne kaybederdi ki?
Siz:
Tamam, uyar bana. Yarın görüşürüz.
Cesur:
Görüşürüz Asi.
Telefonun whatsappından çıktı ve ardından kafasının dağıldığını fark edip eşyalarını topladı. Sonrasında saatini kontrol etmiş ve henüz beş buçuk olduğunu görmüştü. Bu da yemek yemek için hala vakti olduğu anlamına geliyordu.
Bu akşam da yine gitar çalışmak için Alaz'ın stüdyosuna gidecekti. Bu hafta boyunca her akşam oradaydı zaten. Alaz onu arabasıyla eve bıraktığı her gece vedalaşırken ertesi gün yedide tekrar gelmesini söylüyordu. Asi de gidiyordu. Çünkü buna mecburdu.
Alaz çalışmalar sırasında kendi gibi değildi. Ve bu durum Asi'yi rahatlatıyordu. Asi onun bu konudaki ciddiyetine başta şaşırsa da bir haftanın sonunda artık alışmıştı. Bu konuyu oldukça ciddiye alıyor gibiydi. Ve Asi'nin de bu ciddiyete ihtiyacı vardı. Zira o gevşek gülümsemesi ile salakça bir şeyler söylediği ilk dakika genç kız gitarını onun kafasına vurma eğilimi gösterebilirdi. Ve şu durumda bunun olması Asi'nin işine gelmezdi açıkçası. Bu gitar olayı, Asi düzgün bir seviyeye gelene kadar bu şekilde devam etmeliydi.