2019.. Çağla'nın 18. yaş doğum günü..Giyebileceği en sade elbiseyi tercih etmişti.
Bir yandan saatini kontrol edip, bir yandan da kısa topuklu ayakkabılarını ayağına geçirdi ve ardından bıkkınca ofladı. Az sonra ilerdeki boy aynasına doğru yürümüş ve yansımasına dikkatsizce bakmıştı.
Elbise siyah, olaysız ve abartıdan bir hayli uzaktı. Göğüs kısmı vücudunu bütünüyle sımsıkı sarıyor ve ardından dökümlü bir şekilde bileklerinin biraz üzerinde sıradan bir şekilde bitiveriyordu.
Ayakkabıları klasik, siyah bilekten bağlamalı olanlardandı. Hani o herkesin dolabında en az bir tane olan cinsten.. Dört santimlik bir topuğu ya vardı ya yoktu. O da elbise gibi herhangi bir iddia barındırmıyor ve sadece giyilmiş olmak için giyildiğini açıkça haykırıyor gibi duruyordu.
Bakışları ayakkabılarından yavaşça doğrularak yukarı çıktı. Makyajı yok denecek kadar azdı. Çok hafif bir allık ve dudaklarıyla neredeyse aynı olduğu için hiç sürülmemiş gibi duran bir ruj.. Bunlara ek olarak ise sadece bir rimel. Daha fazlasına gerek yoktu. Dikkat çekmesini sağlayacak her türlü şeyden uzak durmakta ısrarcıydı. Kimsenin varlığını fark etmemesini istiyordu. Görünmez olmak istiyordu.
Saçları her zaman olduğu gibi bukleler halinde omuzlarına iniyor ve oracıkta son buluyordu. Onlara herhangi bir çaba göstermemişti zaten. Neyse oydu.
"Hadi Asi." diyen annesinin sesini duyduğunda ise derin bir nefes vermişti. "Geç kalıyoruz."
Sessiz bir şekilde aynanın önünden ayrıldı ve çalışma masasının üzerinde duran kare, siyah çantayı eline aldı. Kapıdan çıkmadan hemen önce ise ışığını kapatmış ve odasının karanlığa gömülmesine neden olmuştu.
***
Büyük bahçeye annesiyle birlikte girdiklerinde ilk dikkatini çeken şey pistin hemen arka çaprazında duran DJ kabini olmuştu. Anlaşılan o ki bu geceki davet yine günlerce konuşulacak ve herkesin dedikodu malzemesi olacaktı. Biraz yavaş ve sıkılmış adımlarla yürümeye devam ederken tanıdık simaların arasından geçiyor, fakat hiçbirisini tanımıyormuş gibi davranıyordu.
Canı sıkkındı.
Zaten en son ne zaman gerçekten mutlu olmuştu ki? Ya da onun yerinde olan birinin canı nasıl sıkılmazdı? Kendisini bildi bileli annesi ile yalnız başına bir hayat sürüyordu. Ve annesi ile birbirlerine çok da benzemiyorlardı. Hayata bakışları, yaşam tarzları, duyguları ve düşünceleri neredeyse taban tabana zıttı.
Annesi daha açık biriydi. Onun aksine insanlarla sosyalleşmeden bir günü geçmezdi. Etrafında bir dolu insan vardı. Her gün mutlaka bir etkinlik peşinde koşar ve hayatın her anından kendisine bir pay almak için çabalardı. O ise adeta bir kapalı kutuydu. İnsanlara güvenmez, onları yanına kolay kolay yaklaştırmaz ve kalabalıklar içinde ruhu daralırdı. Hayatın zevkleri konusunda ise tam bir fiyaskoydu. Zira yaptığı en zevkli aktivite en yakın arkadaşı Çağla'yla oturup sohbet etmekti. Sosyal hayatı yok denecek kadar azdı. Bunda içine kapanık olması ve buz gibi duvarlarının da etkisini varsayarsak eğer, şaşılacak herhangi bir şey de yoktu.
Lise son sınıfa giden, henüz 18 olmasına iki ayı kalan bir kız için yeterince ergendi ama aynı zamanda yeterince ergen değildi de.. Bunu anlatmak güçtü.
"Asiiii?"
Çağla mekanın diğer ucundan ona kocaman gülümseyerek el salladığında kendisi de onun aynası gibi davranmış ve anında arkadaşına karşılık vermişti. Annesi onları yalnız bırakıp ilerdeki kalabalığın arasına karışırken, durup Çağla'nın ona doğru gülümseyerek yaklaşmasını izlemişti.