Alaz dünkü ilhamına eşlik eden yeni bir dalgayla birlikte biraz şaşkın, biraz tereddütlü ve çokça da mutlu bir halde stüdyosuna kapanmıştı yine. Zihnine hiç zorlanmadan dökülen melodinin bir kısmında tıkanmış ve bırakmıştı en son dün akşam. Fakat şimdi beyni onunla dalga geçer gibi melodinin devamını fısıldıyordu kulağına durmaksızın.
Bu kez dün evden getirdiği boş defteri de yanındaydı neyse ki. Dünkü hazırlıksız yakalanışından sonra notalarını yazdığı peçeteleri adeta bir annenin koruma iç güdüsüyle yanına almış ve gerçek olduklarından emin değilmişçesine arada bir ceplerini yoklamıştı eve dönüş yolu boyunca.
Fakat gerçeklerdi. Alaz dün gece eve döndüğünde odasına girer girmez çalışma dolabında duran boş defteri alıp, peçetede yazanları özenle geçirdikten sonra gerçekliğinden artık emindi.
Şimdi ise gitarını sıkıca tutarken melodinin doğru tonlamasını bulmaya çalışıyor ve buldukça da önündeki deftere nota olarak geçiriyordu. Neredeyse üç-dört saat geçmişti ve şimdi Alaz son notayı da yazdıktan sonra rahatlayarak arkasına yaslanmıştı. Önündeki her bir yanı dolu deftere bakarken deyim yerindeyse hüngür hüngür ağlamak istiyordu.
O kadar uzun yıllardır bir tek nota bile yazamamıştı ki, şimdi birden bire sanki hiçbir şeymiş gibi yeni bir beste yapması onu düşündüğünden de fazla afallatmıştı. Bu kadar kolaydı işte. Ama Alaz neredeyse beş yıl boyunca tek bir nota çıkarmak için yaptıklarını düşünürken, aslında hiç de kolay günler geçirmediğinin bilincindeydi.
"Madem bu kadar kolaydı, ne diye süründürdün beni bunca sene?" diye mırıldandı önündeki deftere dolu gözlerle bakarken. Defterle konuşuyormuş gibi görünse bile bu sitemi daha çok kendisineydi.
Ne değişti diye düşündü öfkeyle karışık duygusallığıyla. Alaz aynı Alazdı. Notalar aynı nota.. Ama her şey değişmişti belli ki. Ve Alaz değişenin ne olduğunu asla anlayamamıştı.
Kendisi miydi değişen, yoksa kendi üzerindeki kurduğu psikolojik baskının ortadan kalkması mı sürüklemişti onu buraya? Hayatındaki uzun vadede yaşanan tek farklılık evine geri dönmesi olmuştu. Ailesine.. Acaba bu mu etkilemişti ruh halini? Ya da..
"Düşünme." dedi kendi kendine kafa sallarken. Düşünmeyecekti o ateş saçan kara gözleri.. "Alakası yok. Saçmalıyorsun."
İnişli çıkışlı ruh hali onu asla rahat bırakmazken elindeki gitarı yan tarafına bıraktı ve odanın sonundaki deri koltuğa kısa bir bakış attı. Ardından bitkin bir halde yerinden kalkmış ve koltuğun sol kenarına doğru oturmuştu.
Asi'nin her akşam oturduğu yere.. Keşke insan istediği zaman iç sesini susturabilseydi. Alaz buna minnettar olurdu kesinlikle.
Oturduğu yerden uzanıp sehpadaki cam şişeden büyük bardağa sakince su doldurdu. Suyu kafasına bir defada diktikten sonra bardağı yerine bırakmış ve arkasına yaslanıp başını koltuğun arkalığına dayamıştı.
Gözlerini kapattı ve bir sigara içmesi gerektiğini düşündü hemen sonrasında. Evet, tam da şimdi bir sigara yakması ve dumanını içine çekerken de bu aptal duygu karmaşasının içinden çıkması gerekiyordu. Duygu karmaşaları ona göre değildi. İyi gelmiyordu ona.
Bakışları ilerdeki çalışma masasında tembelce gezinirken sigarasını ve çakmağını oturduğu yerden görebiliyordu. Derin bir iç çekti ve az sonra masaya doğru ilerleyerek paketin içinden bir sigara alıp ardından vakit kaybetmeden yaktı. Normal şartlar altında stüdyosu kapalı alan olduğu için burada içmezdi ama bugün bu kuralını uygulamayacak kadar yorgun hissediyordu kendini. Bu nedenle sigarasından derin bir nefes çekmiş ve kendisini tekrardan deri koltuğa bırakmıştı. Saat akşam üstü beşe geliyordu neredeyse ve ağzına tek bir lokma bile sürmemişti Alaz. Canı bir şey yemek istememişti.