11

934 76 20
                                    

Karakol...

   Dudağında kurumuş kan, elmacık kemiğinde morarma, dağınık saçlar ve boş bakan ela gözler... Nezarethaneyeydi, psikolog ise hastanedeydi ve birkaç polis ifadesini almaya hastaneye gitmişti. Deha pişman mı değil mi bilmezdi sadece çok kızgındı, şuan bile sinirden dizi titriyordu. Eli yara bere içindeydi, gözleri kapalı hâldeydi. Yine nefsine, sinirine karşı kaybetmişti.

Başı duvara yaslı oturuyordu, ela gözleri kapalıydı, kim gelecek kim gidecek bilmezdi ama Zait Bey'lere haber gideceğini iyi biliyordu. Reşit değildi, dahaca çocuktu. 17 idi, bu durum yüzünden sinirleri bozulmuştu. Belki haksızdı belki de haklı, tam olarak neydi bilmiyordu. Ama o da şikayetçi olabilirdi, o herif üstünden iddaya girmiş birde onunla alay etmişti. Hem o adamı döverken adam durmamıştı ki, elbette adamda ona vurmuştu. Başını bir kere yere bile vurmuştu, buna rağmen mağdur olan Deha değilde o herifti. Deha burada arada bi bilinç kayması yaşıyordu ama kimse ona acımıyordu. Gelip bakmıyordu, suskundu da...

Başı midreni tutan kişiler gibi çok ağrıyordu, bazen migreni olduğundan yana şüphe ederdi. Ilaç almasa kendine gelemezdi, şimdi de başı zonkluyordu. Ek olarak sinirlerinde de sorunlar vardı, arada sırada ilaç alırdı. Meriç abisi gibi ilaçsız kalamazdı, kalırsa kendine asla hakim olamazdı. O sırada gelen polis kapı kilitini açarak "Kalk hadi ifadeni alacağız." dedi.

Deha sorun çıkartmadan yerinden kalktı, suskundu. Bir süre sonra bileğine takılan kelepçeyle yutkunmuştu. Haklı yada haksız fark etmez bu kelepçenin verdiği hissiyat berbattı. Koluna giren polisle yürümeye başladı, başı yere eğikti, yeri izliyordu. Anlatamazdı ki, kesin eskiden yetimhanede yaşadığı şeyleri yüzüne vuran olacaktı. Suçlu bilinecekti çünkü binlerce kez vukatı olmuştu. Bir kere de böyle kavgadan karakolda 3 gün tutulmuştu. Biliyordu o şeylerden vurulacaktı, haksız görülecekti.

Sorgu odasına alındıktan sonra karşısına fit vücutlu bir polis oturmuştu. Kahverengi saçlı kahverengi gözlüydü, sanki Meriç abisinin yaşında gibiydi. Öyle duruyordu, onun gibi uzun boyluydu. Ilk konuşanda polis memuru oldu.

"Ben komiser Kuzgun Dağlı, ifadeni ben alacağım."

Dediğinde genç adam tüm dikkatini adama verdi, adamsa elinde ki dosyayı masaya koyup yeniden konuşmuştu.

"Şimdi anlat bakalım derdin neydi?Neden psikoloğa saldırdın, neyde anlaşamadınız ve o paralar neydi? Niye öylece ortada durmaktaydı? Bak vaktimiz var, bana olan biteni tek tek anlat. Anlat ki seni buradan çıkarıp ailene teslim edebileyim, emin ol hepsi senin için endişelendi." dedi gözlerine bakarak, Deha ise yutkunarak "Babam kızdı mı?" diye sordu.

Komiser onun bu sözleri karşısında geri yaslanarak kollarını göğsünde bağlayıp yeniden söze girdi. Bir süre konuşmaları lazımdı ve Deha buradan çıkabilmek için olan biteni olduğu gibi anlatmalıydı. Ne eksik ne fazla ne varsa anlatmalı, olaydan sıyrılmalıydı yoksa daha çok başı ağrıyacaktı. Şuan bile bir ilaca ihtiyacı vardı, başı dönüyordu.

"Senin için korktu, Deha yapmaz dedi ama yaptın. Peki neden yaptın? Niye yaptında bu hâle geldin, belli o da karşılık vermiş. Tedaviye ihtiyacın var gibi duruyor, ciddi durumun var mı? Sana kavga sırası tam olarak ne etti?"

Deha bu soruyla burukça gülümseyip "Bir defa başımı yere vurdu, yüzümü bu hâle getirdi. Üstüne birde masada bulduğu bir kalemi az kalsın gözüme saplayacaktı. Ama gelen sesleri duyunca yere düşürüp mağdur ayağına yattı." diyip durdu. Komiserse çatık kaşlarla ona bakmıştı, sözleri oldukça dikkatini çekmişti. Deha ise masa üzerinde ki dosyaya bakarak derince iç çekerek yeniden konuşmuştu.

Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin