13

839 57 29
                                    

Deha üstünde ki bakışlardan kurtulma sonu diğerleri gibi filme odaklanmaya çalıştı. Izlemek istedi ama üstünde ki yoğun uyku isteği ona engel oluyordu. Gözleri açılıp kapanırken kolunu koltuğun koluna koyup başını koluna yasladı. İzlemeye devam ederken sesler kulağına ninni gibi geliyordu, çok uykusu vardı. Gözleriyse kapanmakta ısrarcı gibiydi, bir süre sonra tümden kapanmıştı. Sesler kulağına az geliyordu, birkaç dk tüm sesler susmuş uykuya dalmıştı. Bileğinde duran zincir bilekliğiyse nasıl olduysa kopup yere düşmüştü.

☆☆☆☆☆

Meriç cips yerken yere kırıntı düşmüştü, annesinin temizlik takıntısını bildiği içinde o kırıntıyı yerden almıştı. O sırada gördüğü zincir bileklikle çatık kaşlarla tekrar eğilip almıştı. Işte o an uyuyan kardeşini fark edince tebessüm etmişti, bilekliğin ona ait olduğunu düşünüyordu. Çünkü diğerlerinde böyle altın rengi bileklik yoktu, hem kardeşi gelene kadar yerde yoktu. Bileklik kırık gibiydi, ortadan kötü bir şekilde kırılmıştı.

"Deha?" diye seslenince salonda bulunanlar ona baksa bile Deha gözünü açmamıştı, bir kere uyumuştu. Şimdi kolay kolay geri uyanmazdı.

"Uyandırma, ben onu odasına götürürüm" diyen Zait Bey cevap beklemeden yerinden kalkıp nazikçe uyuyan oğlunu kucağına almıştı. Meriç ise bilekliği cebine atmıştı, tamir ettikten sonra geri verecekti.

Bir süre sonra Zait Bey oğluyla salondan ayrılmıştı, o anda gelen Yazgı hanımsa giden eşi ardından bakıp salona girmişti. Mutfaktan gelmişti, hem yemek yapmış hemde bol çikolatalı kek yapmıştı. Yemeğe dahaca vardı diyemem çünkü yemek vakti gelmişti.

"Yemek saati geldi, keşke uyandırsaydınız."

"Kabus görmüş anne, korkup buraya gelmiş olsa gerek güvende hissedince biz bile fark etmeden uykuya daldı. Bırak uyusun, uyandığında elbet yer.

Diyen Devran idi, giden bedenlerin ardından son defa bakıp yeniden televizyona bakmıştı. Yazgı hanımsa iç çekerek "Pekâlâ o zaman biz yemeğe geçelim, o sırada babanızda gelir. Deha'ya uyandığı an yemek hazırlarız, yer." demişti.

"Babam bi gelsin" diyen Arat ile pekâlâ dercesine boş bir yere geçip oturdu. O sırada konuşan Diyar ile gözleri onu bulmuştu.

"Anne neden Deha'ya karşı soğuksun?"

"Soğuk değilim sadece onu sevmeye korkuyorum, tabi severken de zarar vermekten korkuyorum. Çünkü seversem yine kaybederim diye düşünüyorum."

"Böyle olmaz anne, onu kazanmadan kaybetmek istemiyorsan birşeylere emek vermelisin. Misal ilk adımı senin atman lazım, sen annesin/annemizsin." dedi Meriç, ona göre çoğu şey emek isterdi. Sevgi bile emek isterdi...

"Ya yine kaybedersek? Ya birisi daha gelirde onu bizden alırsa?"

"Biz varız, büyüdük artık onu koruyabiliriz." diyen Diyar ile iç çekerek "Oğlumu yeniden kaybetmek istemiyorum!" dedi, sesi çok huysuz çıkıyordu.

Evladını yeniden kaybetmekten korkuyordu, zaten zor kavuşmuştu. Oğlu yıllardır yoktu ki, nerdeydi, nasıl büyümüştü bilmezdi. Tek bildiği büyürken zararlar gördüğüydü ama ne kadar çok zarar gördüğünü bilmezdi. Bilemezdi, hem daha 18 olmamıştı ve o 18 olunca giderim demişti. Peki o gün geldiğinde cidden gidecek miydi?

Deha'nın doğum günü!

Deha yaş gününü unutmuş olsa bile ailesi hatırlıyordu, giden üyeler bile yaş günü diye dün deri dönmüştü. Ancak Deha'ya birşey çaktırmıyorlardı, süpriz doğum günü hazırlıyorlardı. Deha ise odasına kapanmış önce ki günlerde olduğu gibi ders çalışıyordu, üniversite sınavına hazırlanıyordu. Sınava az zaman kalmıştı.

Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin