20

579 44 25
                                    

Yemek faslı bitmişti, şimdi salonda oturuyorlardı. Ortada sohbet dönerken Deha kucağına koyduğu yastıkla oynuyordu, Diyar ile Devran abisinin ortasında oturuyordu. Bir süre sonra başını Diyar'ın omzuna koyup yerinde hafif kaydı. Diyar ise gülümsemeyle saçlarını karıştırmıştı, kardeşini çok seviyordu. Aileye geri gelişiyle hepsine mutluluk getirmişti. Eskiden adam gibi yüzleri gülmezken artık gülüyordu ama bu defa da Yazgı hanım aileden ayrılmıştı. Eski sevgilisine kaçmıştı, boşanma gününe onunla gelerek oğullarıyla eşine ağır bir darbe vurmuştu. Birde evlatlarının yüzüne bakmamıştı. Deha o gün yanından geçen annesinden gelen yoğun erkek kokusuyla direkt yüz buruşturmuştu. Aile bireyleri ne olduğunu sorunca da "üstünde erkek kokusu var" demişti.

Işte o günden bu âna kadar uzun zaman geçmişti ve yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyorlardı. Diyar burnunu kardeşinin yumuşak saçlarına sürtüp "Başını dik tutamıyorsun, hayırdır yoksa uykun mu var ufaklık?" dedi fısıltıyla, Deha ise birşeyler mırıldanarak ona sokulduğunda bu defa kolunun altına alarak başını göğsüne gömdü. Bununla Deha sorusuz sualsiz ona sokulup gözlerini kapatmış, bunu gören aileyse gülümsemişti. Burada uyuyacak olsa gerek üst kata gitmeye çalışmıyordu.

"Ela gözlüm istersen odana çık."

"Istemiyorum, uykum yok."

3 saat sonra

"Yalancının..."

Diyip durdu, küfretmeye kıyamadı. Evet uyumam diyip uyuya kalmıştı, konuşan kişiyse Meriç idi. Zaten o kadeşinin uyuyacak olduğundan yana emindi ama kardeşi ısrarla durmak istemişti. Üstünde yine abisinin kazağı vardı, resmen kazağa çökmüştı, geri vermiyordu. Usulca kardeşini kucaklayıp salondan çıktı.

"Hayda sen kaç kilosun böyle, bu ne hafiflik be oğlum?" diye mırıldanarak yoluna devam etti, kardeşi gün geçtikçe kilo kaybı yaşar olmuştu. Çünkü yeme içmesinde bozukluk vardı, doğru düzgün yemiyordu. Saatlerini atlıyordu, birde kilosunu pek belli etmezdi. Yer yer yinede kilo alamazdı.

"Küçük oğlum?"

Kardeşi yüzünü boynuna gömdü, tek tepkisi bu oldu. Uyuyordu, duysa da pek tınlamıyor sadece uyku istiyordu. Aradan geçen zaman sonra odaya girip onu yatağa yatırmıştı, kendinden büyük olan kazağıyla çok tatlıydı. Meriç kendi kazağını onda görmekten mutluluk duyardı, yakıştığını bile düşünüyordu. Ama kardeşi kazak içinde birazcık kaybolur gibi oluyordu, eh bu da onu tatlı gösteriyordu. Meriç ayağında duran pofuduk terlikleri çıkartıp kenara koydu ve usulca üzerini kapattı. Sonra anlına dudaklarını bastırıp uzunca öptü.

"Iyi geceler küçük oğlum."

Ona hep böyle sesleniyordu, tek bu tabiri aşırı derecede kullanıyordu. Ufaklık, küçük gibi kelimeleri az kullanırdı. Deha'nın onun gibi savcı olmak istemesiyse mutlu ediyordu, kardeşi onun mesleğine sahip olmak istiyordu. Yanına oturup yavaş yavaş saçlarını sevmeye başladı.

"Zamanında seni karakoldan hemencecik almam gerekiyordu, özür dilerim bocaladım. Bir an elim kolum bağlı, bir halt yapamaz gibi hissetim. Asla oraya düşmezsin diye umdum, beni saşırttın oğlum."

"Şaşırtmaları severim."diye mırıldandı, sesi uykuluydu. Meriç burukça gülümserken "O gün için özür dilerim." dedi.

"Sorun yok, zaten ordan çıkmama neden olan sendin. Sen olmasan belki birkaç gece daha orada tutulurdum."

Diyen Deha ile hemencecik "Babam izin vermezdi." dedi, babasına güveni sonsuzdu. Tek babasına ve kardeşlerine edebi olarak güvenirdi. Her birini çok severdi.

"Iyi geceler."

"Gitme!" dedi elini tutarak, onunla kalsın istiyordu. Kabus görüp korkuyla uyanmak istemezdi hatta mümkünse güvende hissetmek istiyordu. Meriç yanına yatıp başını yastığa koydu, o an kardeşi kedi misali ona sokuldu. Göğsüne yattı, uykuyu seçti.

Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin