Sevgili okurlarım, karanlık yüz bölümü çaresizlik adlı yeni bir bölümle değiştirilmiştir. İç ses Savaş'a ait olacaktır.ona göre. Eskisinden pek fazla eser yok yani. Rahatlıkla okumanız dileğiyle.
Teşekkürler...
☘️🦋🦄" Savaş biraz yavaş mı olsan? Kaza yapacağız yoksa!"
Poalat'ın endişeli ses tonunu tiye bile almadan sürmeye devam ettim. O adamı elime geçirdiğim an canını çıkartmazsam bana da Savaş Efeoğlu demesinler!
Nihayet dedikleri mahalleye yetiştiğimizde hemen İlyas beyin tarif ettiği evi aramaya koyuldum. Tekrar telefondan mesajlara bakarak nerede olduğumu öğrenmeye çalıştım ve çok geçmeden de bulmuştum.
Hızla arabadan inip koşarak içeri girdim. İlyas ağabeyin" Acele etme!" Diyen ikazını bile duymamıştım. Tek düşünebildiğim sadece içeri girip Çilem'i almaktı.
" Kara! Çık ulan ortaya!"
Etraf sessizdi. Her an bir silah patlar diye elimi belindeki silaha alırken hala ses yoktu. Bu sessizlik nefesimi daraltıyordu. Kaçmış olmazlardı değil mi? Onu almış olamazlar.
"Etrafıma arayün!"
İlyas ağabeyin ikazıyla koşusturmaya başlarken burnuma bir koku geldiğini fark ettim.
" Bu koku ne?" Dedim titreyen sesimle. Sonra bir duman gelmeye başladı. O sırada Kara sırıtarak konuşmaya başladı. "Karını artık kurtaramazsın. O artık kül oldu."
Kara'nın sözleriyle yer ayaklarımın altından kaymıştü sanki. Bir an donup kalmıştım. Yavaşça dumanın olduğu tarafa bakarak yürümeye başladım. Sonra kendime gelmeye çalışarak hızla koşmaya başladım. "Çilem! Hayır!"
Arka arka bahçeye koşarak icerden dumanları çıkan kapıyı açmaya çalıştım. " Hayır! Bu olamaz!" Kolumla kapıyı zorlayarak açmaya çalıştı. Kapı hareket etti ama kırılmadı. Bu yüzden daha da sert vurmaya çalıştım. Titreyen bedenim zar zor ayakta duruyordu.
Öfkeyle bağırarak kapıya son kez vurdum. Fakat kapı hâla açılmamaştı. Delirmek üzereydim. Ben çaresizce vurmaya devam ederken, Polar, İlyas ağabey ve adamları da vurmaya başladı. Bir akç vuruştan sonra nihayet kapı açılmıştı. Hızla etrafıma bakındığımda Çilem kenarda uyuyordu. Kolu yanmaya başlıyordu. Bunu görünce başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Hızla yanına giderek kazağımla ateşi söndürerek kucağıma aldım. Nefes nefese çimenin üstüne indirirken acıyla yüzüne baktım.
" Çilem, Uyan. Uyan Güzelim. Bak ben geldim uyan!"
Yanan koluna baktığımda acıyla gözümü yumdum. Etrafımdakiler de benim gibi arkasını dönerken, tökezleyerek ayağa kalkıp hızla arabaya gitmeye çalıştım.
" Çabuk arabalara! Çabuk!" Diye bagırabildim sadece. Şuan onu hastaneye yetiştirmekten başka bir şey düşünemiyordum. " Olmaz! Olmaz Peri kızı! Senin yerine ben olmalıydım! Ben olmalıydım!"
Hızla arabaya binerken Kara'ya olan öfkemi tamamen unutmuştu. Tek düşünebildigim Peri kızımın ela gözlerine tekrar bakabilmekti.
Kalbim sıkışıyordu. Araba ilerlemeye devam ettikçe benim başım dönüyordu sanki. Bu rüyaydı. Değil mi? Bu gerçek olamaz. Bu gerçek olamaz.
Kol bölgesi yanmış kıyafetinin parçasını biraz daha yırtmaya çalışırken kolundaki yarayı tekrar gördüm. O kadar kötüydü ki bakamıyordum bile. İs ve yanık kokuyordu. "Çok acıyacak. Kahretsin yetişemedim! Cok gec kaldim, cok geç..."
" ner...nerde...yim" zar zor çıkan bir sesle gözlerimi şaşkınlıkla açtım. " Çilem, Çilem güzelim."
Birden acıyla inleyerek yaralı kokunu tutmaya başladı. " Canım, canım çok acıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem
Roman d'amourSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendi...