17

81 10 18
                                    

Uyandığımda gözlerimi ovdum, arabayı görünce yine gözlerim doldu, ben eve gitmek istiyordum.

Hoseok'a baktığımda minik bir bebek gibi yastığa sarılmış uyuyordu, cidden ben nasıl kitabın içine girmiştim?

Geri yaslanıp saçlarımı karıştırdım, arabadan yavaşça inerek etrafa baktığımda askerler duruyordu, ağaçların yanına gidip bir tanesinin arkasına geçtim.

İşeyerek önümü düzelttim, arabaya giderek su dolu şeyi alarak elimi ve yüzümü yıkadım, oturduğumda adam tabak getirdi.

Alarak yemeye başladım ve etrafa baktım, sadece orman vardı, temiz hava iyi gelmişti aslında.

Kapı aniden açıldığında korkarak baktık, hoseok beni görünce elini yüzüne koyup ovdu, aşşağı inerek yanımda durdu.

"Kaçtın sandım"

"Burada nasıl kaçayım ben"

Kafasını sallayarak su şişesini aldı, elini yüzünü yıkadı, yanıma oturduğunda adam tabak getirdi, alarak yemeye başladığında yutkundum.

"Ne zaman gidicez?"

"Çıkarız şimdi"

Kafamı sallayarak tabağıma döndüm.

"Eve gitmek istiyorum"

"Evinin nerede olduğunu bilseydim götürürdüm"

"Evim burada değil"

Tabağı kenarı koyup dizlerimi kendime çektim.

"Hepsi jimin'in yüzünden, burnunu kırıcam onun, adi piç"

"Ne kadar çok küfür ediyorsun öyle"

Omuz silkerek yere baktım, hepsi onun yüzündendi işte, kalkarak üstünü silkeledi ağaçların yanına gittiğinde yere bakmaya devam ettim.

Geri gelerek ellerini yıkadı.

"Gidelim"

Adamlar hemen etrafı toplamaya başladığında kalktım, arabaya geçtiğimde arkamdan girdi, derin bir nefes alarak durdum, ben burada sıkışıp kalmıştım anlaşılan.

Kitap uzattığında kafamı salladım.

"Sağol"

Başıma ne geldiyse kitaplardan gelmişti zaten, kitap okumaya hazır değildim, omuz silkip geri çektiğinde dirseklerimi dizlerime yaslayıp onu izlemeye başladım.

Sakince kitabını okuyordu, turuncu saçları akmıştı ama ona yakışıyordu, büyük kahve gözleri çok güzel di.

Esmer teni parlıyordu, bana bakarak güldü.

"Ne oldu?"

Omuz silkerek bakmaya devam ettiğimde kitabı kenarı koydu.

"Hiç mi saraya nasıl geldiğini hatırlamıyorsun?"

Kafamı salladığımda gözleri saçlarıma takıldı.

"Saçları nın kendi rengi mi bu?"

"Evet"

Salladığımda elini uzattı, geri çektiğinde güldüm.

"Dokuna bilirsin"

Yeniden elini uzatarak saçlarıma dokundu, parmaklarını saçlarıma karıştırıp okşadı.

"Çok garip duruyor"

"Neden?"

"Hastalığın yok, değil mi?"

"Yok"

"Sana yakışıyor"

Elini geri çektiğinde gülerek ellerime baktım.

"Teşekkür ederim"

Yüzümde gözlerini gezdirip derin bir nefes aldı.

"Yatağıma kadar nasıl geldin anlamadım, ses duyduğumda uyanırdım, muhafızlar da mı görmedi seni?"

Bilmiyorum dercesine omuz silktiğimde geri yaslanıp pencereden dışarı baktı, bende geri yaslanıp ona baktım, gözlerim sürekli onu görmek istiyordu sanki.

Yaşından büyük gösteriyordu, bunu inkar etmeyecektim, yapılı ve güçlüydü, akıllıydı, sabırlıydı, her şeyi ile benim tersimdi.

Bana dönerek gözlerime baktığında ses çıkartmadım, bir kaç dakika gözlerimize baktık.

"Daldın mı?"

Onayladığımda güldü.

"Kitap okumak istemediğine emin misin? Sıkılıyorsun gibi geldi bana"

"Eminim, kitap fobim oldu"

"O nasıl oluyor?"

"Anlatsam anlamazsın ki"

Kafamı eğerek konuştuğumda elini uzattı, tuttuğumda elimi sıktı.

"Anlamaya çalışıcam"

Derin bir nefes alarak elini sıktım.

"Baştan anlatıcam"

Onayladığında yutkundum.

"Bak kitapçıdan çıkmıştım, jimin elime kitap tutuşturdu 'kitabı ma şans verin' diye, sonrada gitti, bende kitabı okumaya başladım, senin hayatını yazmıştı, anneni,babanı, ölümlerini, jungkook'un seni kaçırmasını, jin'e vermesini, taehyung ve namjoon'u, hepsini okudum, arada bir jimin yanıma gelip kitabın nasıl olduğunu soruyordu, beklememi, kitabın garip bir havası olduğunu"

Saçlarımı anlımdan çekip derin bir nefes çektim içime.

"En son babamın evimdeydim, yine kitabı okurken üstünde uyuya kaldım, gözlerimi açtığımda senin odandaydım, nasıl oldu bilmiyorum, geri dönmek istiyorum"

Kaşlarını çatarak bakarken ağlamama ramak kalmıştı, şakağını kaşıdı.

"Jimin seni tanımadığını, hiç görmediğini söyledi, ayrıca her şeyi bilmen garip ama seni koruyacağım, jungkook hyung seni öldürmek için saniye kaybetmezdi, kusura bakma lütfen anlattıkların da çok uçuk, sihirden bahsediyorsun ama sihir diye bir şey yok"

Yurkunarak ellerimi sıktım.

"Bana inanmayacağını biliyordum"

"İnanmamaktan kastım belki hayal dünyasın da fazla kaldın? Bunu tam olarak nasıl söylerim bilmiyorum ama kafana darbe mi aldın da böyle bir gerçekliğe inanıyorsun?"

"Ben iyiyim, hayal dünyasında da kalmadım, ben kendi dünyama gitmek istiyorum, teknoloji bile yok burada"

"Teknoloji?"

"Boşver"

Derin bir nefes alarak eğilip elini anlıma koydu.

"Bence biraz dinlenmelisin"

Geri çekildiğinde kollarımı göğüsümde bağlayıp pencereye baktım, sinirden bağırmak istiyordum.

/

İki bölüm ile idare edin 🥺

kitap : sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin