2

111 21 38
                                    

Sonun da  uyku vakti geldiğinde kitabı aldım ve  okumaya başladım.

/

Farklı diyarlar, çokça savaş, yıkım,ölüm ve kazanan.

Şuan küçük kahve gözlerin gördüğü şey ise ya bir dram ya da ölüm, Jung kalesinin taht salonunda şuan iki düşman karşı karşı yaydı ve bir kazanan olacaktı.

Babası dik duruşunda ödün vermeyen, halkına sadık bir adamdı, düşmanı ise tahtı almak için savaşı başlatan kişi.

Annesi askerlerin elinde iken kendisi büyük sütun'un arkasına saklanmıştı,  küçük kalbi hızla atarken ilk hamleyi yapan babası olmuştu.

"Hak ettiğin ölümü sana vericem"

"Karşımda asla şansın olmadı"

Kılıçların çıkardığı keskin sesler odada yayılırken iki adam her şeylerini ortaya koyuyordu.

Herkes korkarak iki adama bakarken kapının önünde duran okçu kral jung'u hedef alıp küçük oku kafasına nişan alarak yayı bıraktığında ok hedeflenen yere girdi ve adamı öldürdü.

Kraliçe askerlerin elinden kurtulmak için çırpınırken bağırdı.

"Asla şerefli bir adam olamayacaksın, iki yüzlü pislik, bırak beni"

Uzun adam siyah gözlerini çırpınan kadına baktı.

"Susturun şunu"

Asker kadın'ın uzun,kahve saçlarını tutarak hançeri boynuna getirdi, hızla çektiğinde kadın zor nefesler alırken ağızından kanlar çıkmaya başladı, yere düştüğünde küçük beden ellerini ağızına götürdü ve ağlamaya başladı.

Anne ve babasının ölü bedenlerine baktı, hıçkırdığında bir asker hemen kolundan tutarak uzun adamın yanına getirdi.

Adam eğilerek kahve saçları okşadı.

"Sen onların piçi misin? İsmin ne bakalım"

"H hoseok"

Çocuk o kadar çok titriyordu ki düşüp bayılacağını sandılar, adam kafasını salladı.

"Bende johan, tanıştığıma sevindim hoseok"

Küçük çocuk korksa da babasının dediği gibi kendini telkin etti, o küçük beden çok güçlüydü, ya da o öyle sanıyordu.

"Sen şerefli değilsin, babamı yenemedin, güçsüz"

Adam gülerek parmakları arasındaki kahve saçları sıkıca tutarak çektiğinde çocuk acı ile bağırdı.

"Seni küçük piç, karşında yeni kralın var, buna alış, Jeon çocuğu öldür, ya da kurtların önüne at"

Asker kafasını salladı ve küçük çocuğu kucağına alarak hızla çıktı odadan, hoseok hıçkırarak ağlarken kendini saran kollardan kurtulmaya çalışıyordu.

"Bırak beni aptal asker"

Jeon çocuğun saçlarını okşadı.

"Şşt sakin ol, seni koruyacağım"

Çocuk iri kahve gözlerini askere çevirdi, jeon gülerek baktı, babasının gözlerini aldığını düşündü, iri ve kahvenin en güzel tonuydu.

Saraydan çıkarak orman yoluna girdi, koşmaya başladığında boynuna kollar sarıldı, yarım saat sonra ağaçların sıklaştığı ve güneşin bile giremediği kısma doğru koşmaya devam etti.

Yorulduğunda derin nefesler alarak yürümeye başladı, küçük çocuk karanlık ormana bakarak yutkundu.

"Çok korunç"

"Öyle ama gideceğimiz yer çok güzel olucak"

"Anne ve babamı istiyorum"

"Üzgünüm ama onlar gitti"

Çocuğun nemli gözleri tekrar doldu, tombul yanakları ıslandı, Jeon ileride olan evi görünce güldü ve tombul yanakları sildi.

"Ağlama, geldik"

Evin önüne gelerek kapıyı çaldı, bir dakika sonra kapı açıldığında siyah saçlı, dolgun dudaklı biri çıktı, gözleri bir askere bir de kucağında ki çocuğa baktı, geri çekildiğinde asker çocuğu oturttu ve siyah saçlıya baktı.

"Jin, bu çocuğa iyi bak"

"Jeon Jungkook bu çocuk da nereden çıktı?"

"Sana sonra her şeyi anlatıcam ama bu çocuğa çok iyi bak ve gizle"

/

Kitabı kapatarak kaşlarımı çattım.

"Bir dakika güçler yok mu?"

Kitabın etrafına batığımda hiç açıklama yoktu, elimi beyaz saçlarıma koyarak karıştırdım.

"Güçler olmayan insanlar mı? Hiç böyle bir kitap okumamıştım"

Uzanarak elimi komidin in üstündeki bardağı alacak iken kalemi düşürdüm, parmağımı şıklatmam ile kalem havada durdu.

Alarak kenarı koydum ve bardağı da alarak suyunu içtim, esneyerek kitabı kenarı bıraktım.

"Yarın okumaya devam ederim"

Gözlerimi kapatarak uyumaya başladım.

/

kitap : sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin