Yemek için oturduğumuzda bana baktılar, hoseok'un kolunu tuttuğumda güldü.
"Onu korkutuyorsunuz"
Namjoon hoseok'a baktı.
"Neden burada?"
"Yemek yiyecek"
"O anlamda sormadım, neden evinde değil?"
"Evini bilmiyor"
Anlamayarak bana döndüğünde jin konuştu.
"Neyse, hadi yemek yiyelim"
Onayladık larında önüme çorba koydular, kaşık alarak içtiğimde yüzümü buruşturdum.
"Iyy"
Hoseok bana döndü.
"Ne oldu?"
"Ne çorbası bu?"
"Yengeç"
"Neresi yengeç be bunun, tadı çok kötü, hemde çok tuzlu"
Çorbadan bir kaşık alarak kafasını salladı.
"Evet tuzlu, beğenmediysen götürsünler"
Kafamı salladığımda adama baktı.
"Değiştirin, başka çorba getirin"
Adam tabağımı aldığında hoseok önüme pilav, et ve bakla koydu.
"Bunları ye"
Tabağıma bakarak yemeye başladığımda jimin güldü.
"Ov çok tatlı bakıyorsun ona hoseok"
Sinir ile ona döndüğümde hoseok gülümsedi.
"Sağol jimin hyung"
Jimin bana bakmadan tabağına döndüğünde bende döndüm, adam çorba getirdiğinde tabağı kenarı kaydırdım.
Turuncu bir çorbaydı, yediğimde yine tuzluydu.
"Aşçınız çorba yapmayı bilmiyor"
"Yine mi beğenmedin?"
Kafamı salladığında geri uzattı, adam alarak gittiğinde tabağı yine önüme koydum, taehyung bana baktı.
"Seçici misin?"
"Değilim, aşçınız beceriksiz, değiştirin derim"
"Doğru, bazı yemekleri yapmayı bilmiyor"
Omuz silktiğimde jin güldü.
"Sen yemek yapmayı biliyor musun?"
"Biraz"
"Bir ara yapda yiyelim o zaman"
"Olur"
Jungkook konuştuğunda ona baktım ama o hoseok'a bakıyordu.
"Onu buraya alıştırmamalısın"
"Neden?"
Hoseok tabağına bakarken konuştuğunda jungkook hala ona bakıyordu.
"Tehlikeli olabilir"
"Tehlikeli değil, bıçak tutmayı bile bilmiyor, ayrıca iki saniye de boynunu kırabilirim, bir şey yapamaz"
Korkarak elimi boynuma koyduğum da jungkook kafasını sallayıp tabağına döndü, yemek bitince jimin'in yakaladım.
"Gel hemen"
Köşeye çektim, önünde durup ellerimi sıktım.
"Beni geri evime götür"
"Bu mümkün değil"
"Neden?"
Dişlerimi sıkarak konuştum, yüzüne yumruğu çakacaktım artık, kollarını bağladı.
"Senin kaderin burada devam ediyor, istesende gidemezsin"
Yumruğumu kaldırıp yüzüne vuracak iken hoseok bileğimi tuttu.
"Ne yapıyorsun?"
"Evime gidemeyeceğimi söylüyor"
Kaşlarını çatarak jimin'e döndüğünde jimin korkarak konuştu.
"Evinin nerede olduğunu bilmediğimi söyledim, sinirlendi"
"Yalan söyleme jimin, parçalarım seni"
Bağırdığımda hoseok beni kendine çekti.
"Jimin hyung sen git hadi"
Jimin hızla gittiğinde hoseok'un omuzuna kafamı koyup ağlamaya başladım.
"Evimi istiyorum artık"
Belime sarılıp saçlarımı okşadı.
"Hadi odaya gidelim, biraz otur"
Burnumu çekerek ona baktığımda yanaklarımı sildi, elimi tutarak ilerlediğinde arkasından gittim.
Odasına girdik, mindere oturduğumuzda ellerimi yüzüme kapadım.
"Bıktım artık"
Ses çıkartmadan bana baktı, endişeleniyordu artık, sürekli ağlayıp ev diyordum ve akıl sağlığımda şüphelenmeye başlamıştı.
Onun üstüne gidip ellerimi omuzlarına koydum.
"Bana inanıyor musun?"
Belime ellerini koyup gözlerini etrafta gezdirip geri gözlerime baktı.
"Açıkçası sağlığından şüpheliyim"
"Ben deli değilim, yemin ederim, ben sadece kendi dünyama dönmek istiyorum"
"Bence olduğun durumu kabullen melisin"
Kafamı eğerek derin nefesler aldım, doğru söylüyordu, elimden bir şey de gelmiyordu, jimin de yalancıydı, kalmıştım burada.
Anlımı omuzuna koyar durdum.
"Doğru söylüyorsun"
Belimde olan elini sırtıma getirdi.
"Uyumak ister misin?"
Kafamı salladığımda kalktık, yatağına götürüp uzandırdı, odasını da ele geçirmiştim.
Yanıma oturduğunda bileğini tutarak esneyip konuştum.
"Odanı da kullanıyorum ama-"
"Sorun değil, nasıl rahat edeceksen öyle davran"
"Teşekkür ederim"
Uyumaya başladığımda elinin saçlarıma karıştığını hissettim.
/
