"Yağız, sikerim belanı! O sikik kardeşini benden önce bulsan iyi edersin! Ben bulursam elimden sağ çıkma ihtimali hiç olmaz."
Akartuna ailesine gerginlik, öfke ve korku hakimdi. Saatler olmuştu Balım'dan haber almayalı. Telefonu çalıyor ama açmıyor, mesajlara geri dönmüyordu. Yağızı aradıklarında Balım'ın yanından ayrıldığını ve Yiğitin Balım'ı eve getireceğini öğrenmişlerdi ancak saatler olmuştu. Ne gelen vardı ne giden. Bir sıkıntı daha vardı. Yiğit de telefonlara cevap vermiyordu.
En son Balım'ı bir kere daha aradıklarında bir mağaza çalışanı bakmıştı telefona. Balım'ın tüm eşyaları o mağazadaydı. Gidip kameraları incelemişlerdi. Kardeşleri bir anda nasıl ortadan kaybolurdu ki?
Kamera kayıtları gösteriyordu ki Yağız gittikten sonra Yiğit Balım'ı apar topar kolundan tutarak mağazadan çıkarıyordu. Direniyordu Balım. Ancak Yiğit'in öfkesi ve gücü yanında direnci etkisiz kalıyordu.
Yağız, şirketteki pek de büyük olmayan olay ile ilgilenip eve dönerken öğrenmişti tüm olanları. Direksiyonu Akartuna malikanesine çevirmişti. Hepsi toplanmış Balım ve Yiğiti bulmak için uğraşıyorlardı. Aytaç Bey kuruldan yardım istemek için evden ayrılmıştı. Kızını bir an önce bulmak için her türlü imkanı kullanmaya hazırdı. Kızını bir daha kaybedemezdi.
Akartuna kardeşlerin ise içine o tanıdık duygu yerleşmişti. Ama izin veremezlerdi bu duygunun onları ele geçirmesine. Kardeşlerini bir daha kaybetmeyeceklerdi.
Atahan sabrının son damlalarını kullanıyordu artık. Yollardan toplanan kamera kayıtları ile Yiğitin ne planladığını anlamıştı. Yiğit Balım'ı önce çiftliğe götürmüştü. Annesini almış olmalıydı. Hemen ardından ise il çıkışına ilerlediği görünüyordu. Nereye gittiği ise bilinmiyordu çünkü yolun devamında izbe yerlerden devam ettiği için kamera kayıtları yetersiz kalıyordu.
Balım.. Kim bilir nasıl korkuyordu. Daha yeni yeni annesinin etkisinden kurtulmaya çalışırken tekrar o kadın ile yüz yüze gelmek Balım'ı çok korkutmuş olmalıydı.
Atahan bunları düşündükçe sinirden delirecek gibi oluyordu. Nefesi içine sığmıyordu artık. Öfkesi devasaydı. Yağızın yakasına yapışıp söyledikleri karşısında ise Yağız ağzını bile açamamıştı. Haksızdı çünkü, farkındaydı. Balım'ı eve kendisi götürmeliydi. Ne diye bırakmıştı ki onu?
Bir yandan da Yiğit'in yaptıklarına inanamıyordu. Yıllardır tanıdığı kardeşinin neler planladığını, aklından neler geçtiğini nasıl anlayamamıştı? Yiğit'in Balım ile derdi ne olabilirdi ki? Neden yapıyordu bunu? Amacı neydi?
Yiğit sıkıntı ile tekrardan arama ekiplerini yokladı. Hala haber yoktu. Göz ucuyla Alp'e baktı. Bilgisayarında ciddiyetle bir şeyler yapıyordu. Yarım saat sonra elindeki bilgisayarı sinirle fırlattı Alp.
"Siktir ya! Siktir! Telefonun sinyali kayboldu. Senin ben yolunu yordamını sikeyim!"
Bir umutları daha sönmüştü. Ama pes etmek akıllarında yoktu.
Herkes telefonlarda birileri ile iletişim halindeydi. Herkes en ufak bir bilgi derdindeydi. İlk bilgi ise yine saatler sonra geldi. Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu. Aras'ın telefonuna düşen bildirim ile Yiğit'in aracının görüldüğü güzergahı öğrendiler. Hemen ardından ise arabalara atlayıp o güzergah üzerinde arama çalışmalarına devam ettiler.
Balım ya bulunacaktı ya da bulunacaktı. Başka bir seçenek yoktu.
.........................................................................................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Parça
Ficción GeneralBalım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti. Peki neden annesinin hatalarını ailesinden uzaklaşmak zorunda bırakılarak Balım ödüyordu?