Ortamda çıt çıkmıyordu. Kimse gergin görünmüyordu benim aksime. Sanki ortamın sessiz olmasının tüm gerginliğini ben çekiyor gibiydim. İnsanların konuşmaması neden beni geriyordu ki sanki?
Gözüm istemsizce ikizlerin yanında oturan bir adet sinirli Alperen'e kaydı. Yanımdaki yerini Yağız'a kaptırdığı için gerçekten sinirli görünüyordu. Yiğit ise masanın en ucuna, bana en uzak noktaya oturmuştu. Buna sevinmiştim. Aslında Yiğit'in buraya gelmesine bile şaşırmıştım. Tahminimce Yağız tarafından zorla getirilmiş olmalıydı. Arada ters bakışlarını bana çevirse de genel olarak önündeki tabak ile ilgileniyordu.
Masadaki herkeste gezdirdim gözlerimi sıra sıra. Herkes sadece tabakları ile ilgileniyordu. En son gözlerim yanımda, masanın başında oturan Aytaç Bey'i buldu. O, diğerlerinin aksine bana bakıyordu.
Göz göze geldiğimiz an afallasam da gülümsedim hafifçe. O da yumuşak yüzü ile bana karşılık verirken "Ne oldu" dercesine bir mimik yaptı. Sessizliği bozmamaya yemin etmiş gibi konuşmamıştı o da. Niye konuşmuyorsun be adam!
Onun bu sessiz sorusuna karşılık "bir şey yok" demek için kafamı iki yana salladım. Anladığını belirtmek için kafasını sallarken sonunda masada Alp'in sesi yükseldi.
"Kim daha çok susacak yarışması mı yapıyoruz? Aras abimi kimse yenemez haberiniz olsun." dedi alayla.
Onun konuşması ile istemsizce derin bir nefes aldım. Sessizlikten nefret ediyordum.
Yağız bunun üzerine çok alakasız bir konudan girdi konuşmaya. Gözleri Atahan'da idi.
"Dün gece görevlendirilmişsiniz."
Atahan abim uzatmadan yalnızca kafasını salladı.
"Nasıl geçti?"
Diyerek sürdürdü konuşmayı.
"Normal." dedi Atahan yalnızca. İfadesi düz ve tepkisizdi.
Yağız rahat tavrını takınarak konuştu.
"Keşke Balım'ı bize bıraksaydınız. Evde yalnız kalması iyi olmamış."
Bunun üzerine Alp elindeki çatal bıçağı sertçe masaya bırakırken diğer herkesin de gözü Yağız'a dönmüştü. Yağız ise tüm bunları umursamadan ağzına peynir attı.
Atahan, ellerini birleştirip dirseklerini masaya yasladı. Birleştirilmiş elleri çenesini bulurken gözlerini dahi kırpmadan Yağıza bakıyordu. Her hareketi kendinden emin ve sakindi.
"Balım'ı evde yalnız bıraktığımızı da nereden çıkardın?"
Yağız, Atahan'ın bu ciddi tavrına karşılık alaylı halini sürdürdü.
"Ne yani? Korumaları mı diktiniz kapıya?"
Bu sefer devreye Aytaç Bey girdi. Tüm sertliğini ve otoritesini yine takınmış gibiydi.
"Kızımın yanında kalan bendim, Yağız. Ama bence senin derdin bu değil. Ne söyleyeceksen direkt söyle. Ağzında geveleyip bizim de sinirimizle oynama."
Aytaç Bey'in müdahalesi üzerine Yağız alaycılığını bir kenara bırakıp önce peçete ile ağzını sildi. Ardından Atahan gibi bir duruşa geçip tüm ciddiyeti ile Aytaç Bey ile konuşmaya başladı.
"Balım'ın bizimle de kalmasını istiyorum Aytaç Bey. Balım'ın tek evi burası değil."
Yağızı izlerken gözüm Yağızın arkasında kalan Alp'e kaydı. Sinirli görünüyordu. Yağızlar ile tanışacağımı öğrendiğindeki hali gibi sinirliydi. Alp sinirli olmamalıydı. Alp'e sinirli olmak yakışmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Parça
General FictionBalım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti. Peki neden annesinin hatalarını ailesinden uzaklaşmak zorunda bırakılarak Balım ödüyordu?