Kaç saat geçmişti bilmiyorum. Annemin bağırışları sonunda durulsa da kendi kendine konuşmaları ve mırıldanmaları asla son bulmuyordu. Ben oturduğum cam kenarından kıpırdamadan onu ve odada sürekli olarak dolanmasını izliyordum. Zaman zaman odada dolanmayı kesip kapının önüne giderek defalarca tekme atıyor ardından dolanmasına devam ediyordu.
Annem iyi değildi. Ve beni çok korkutuyordu. Normal davranışlar sergilemiyordu. Zaman zaman mırıldandığı şeyleri anlamıyordum. Sağı solu ise hiç belli olmuyordu. Odada olan varlığımı da unutmuş gibiydi. İşime gelirdi. Beni görmezse bana zarar vermezdi.
Babam bir daha yanımıza gelmemişti. Yiğit de öyle. Üst kattan ,babamın evinden, tıkırtılar geliyordu zaman zaman. Demek ki evdeydiler. Bunlar dışında dışarıda olan bitenden bir haberdim.
Akartunaları da çok merak ediyordum. Ama yalan yoktu ki kendi halimi ve babamın bir sonraki hamlesini daha çok merak ediyordum. Korkuyordum belirsizlikten. Babamın planını anlamıyordum. Amacı beni kullanarak kaçmaktı tamam ama beni ne şekilde kullanmayı düşünüyordu ki? Bana zarar vereceği kesindi. Peki bana ne yapmayı planlıyordu? Çok canım yanacak mıydı?
Hava kararalı çok olmuştu. Belki de yakında güneş doğardı. Bilemiyorum. Uykum vardı. Ancak hem annemin hem de babamın yüzünden gözümü bile kırpamıyordum. Oysa ki annem de babam da zamanında uyumadığımda beni cezalandırırlardı. Kurallar hepimiz için tekrar yazılıyordu.
Uykusuzluğumun getirdiği yorgunluk ile bir esneme kaçtı ağzımdan. Yaptığım ilk hata bu olmuştu sanırım. Yerimden kıpırdadığım o an annemin gözleri ağırca bana döndü. Panik yapmamaya çalışarak hareketsiz kaldım yine. Görünmez ol. Görünmez ol. Görünmez ol. Olamadım.
Adım adım yaklaştı bana gözleri üzerimdeyken.
"Sen." dedi sağ işaret parmağını bana uzatırken.
"Senin yüzünden düşman oldu bana." dedi kendi kendine konuşur gibi.
"Neden olmadın? Çok mu zordu?" Bağırmıyordu. Ama ses tonu bile hesap soruyordu.
"Babana bir evlat olman çok mu zordu? Kendini sevdirmeyi neden beceremedin?" Babamın beni sevmemesinin hesabını bana mı soruyordu gerçekten. Bunun hesabını sorması gereken ben değil miydim?
"Seni sevseydi umursamazdı." diyerek devam etti mırıldanmalarına.
"Seni sevseydi kendi kanından olmamanı umursamazdı." bu noktada kafamın içindeki halatlar gerilmişti. Annem devam etti.
"Kendini sevdirmeyi becerseydin bunların hiç biri başımıza gelmezdi. Mutluluğumuza devam ederdik." Konudan uzaklaşmasını istemediğim için ilk defa ağzımı açarak konuştum. Ancak sesim içime kaçmış gibi güçsüzdü.
"Ben babamın öz kızıyım. Babam beni neden sevmedi anne?" Amacım annemin ağzından az önce söylediklerine dair laf almaktı. Ancak hata etmiştim. Ağzımı hiç açmamalıydım.
Sesimi duymak anneme iyi gelmemiş olmalı ki gözlerindeki hızlı öfke artışına şahit olmuştum. Kenedi kendine mırıldanan sesi gitmiş ve yerine tüm gücüyle bana bağıran annem gelmişti.
"Hepsi senin yüzünden! Senin beceriksizliğin ve işe yaramazlığın yüzünden! Bir boku beceremedin! Kendini sevdirmek bu kadar mı zordu?"
Elini saçlarıma atıp beni yerimden kaldırırken ben sesimi çıkarmadan onun elinden kurtulmaya çalışıyordum. Annem saçlarımdan nefret ederdi. Şu anda da nefretini gösterircesine çekiyordu. Saçlarımın tutam tutam annemin elinde kaldığından emindim.
"Senden de bıktım! Kuruldan da bıktım! Akartuna piçlerinden de bıktım!" diyerek tüm hıncını çıkarırcasına bir tokat yedim annemden. Etkisi hem fiziksel hem duygusal olarak çok fazlaydı. Gözlerimden akmaya başlayan yaşlar yüzünden görüşüm de buğulanırken kalktım düştüğüm yerden. Dudağımdaki sızı ile dilimi dudağımda gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Parça
General FictionBalım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti. Peki neden annesinin hatalarını ailesinden uzaklaşmak zorunda bırakılarak Balım ödüyordu?