"O kız senin kanını taşıyor. Nasıl buna vicdanın elverdi? Sen benim tanıdığım Yiğit değilsin artık!"
Yağız kardeşini almaya gelmişti. Bir yandan kardeşinin ellerini ayaklarını çözüyor bir yandan da yakınmasını unutmuyordu. Kapıda kollarını bağlamış onları dinleyen Atahan ise kindar bakışlarını yollamayı sürdürüyordu.
Yiğit güçlükle nefes alıyordu. Yüzü gözü kandan görünmüyor, ayakta dahi durmakta zorlanıyordu. Buna rağmen sözünü esirgemedi. Kısık ve çatallı sesi öksürüklerinin arasından duyuldu.
"O kız bizim kanımız falan değil!"
Yağızın kaşları çatıldı.
"Daha fazla saçmalama Yiğit." Diyerek uyardı kardeşini. Ancak Yiğit susmamakta ısrarcıydı.
"Saçmalamıyorum." Dedi ardından öksürük krizine girdi bir süre. Öksürürken yere yığılmaması adına Yağız sıkıca tuttu kardeşini. Yiğit kötü durumdaydı.
Öksürük krizi geçince nefes nefese gözlerini zar zor açarak devam etti konuşmaya.
"O kadın... Yalan söylemiş babama. O kız bizim kardeşimiz falan değil abi. O kız Akartuna soysuzlarından!"
Atahan hırsla öne adımladı.
"Ne diyorsun lan sen puşt!" Yağızın kucağındaki Yiğitin yakasına yapıştı ve havalandırdı. Kalktığı sandalyeye geri fırlatırken Yağız engel olmak adına çabalıyor ancak çabası Atahan'ın yanında boş kalıyordu.
"Az önce ne sikim saçmalıyordun anlat!" Ardından Yağıza döndü. "Anlatmadan hiç bir yere ayrılamaz!"
Ve o gece tüm gerçekler gün yüzüne çıktı. Balım'ın hancı kanı taşımadığı, Banu Hanım'ın oyunu, Salim Hancı'nın bu gerçeği nasıl öğrendiği...
Atahan içine yayılan huzuru ve mutluluğu hissediyordu. Biricik kız kardeşini artık bu kanını siktikleri herifler ile paylaşmak zorunda değildi. Ama bu habere en çok sevinecek kişi şüphesiz babası Aytaç Bey olacaktı. Balım'ı canından çok seviyor, kendi kanından olsa da olmasa da kabul ediyordu. Ancak bu haber ile Balım'ın öz mü öz babası olduğunu öğrenince dünyalar onun olacaktı.
Annesinden bir kere daha nefret etti Atahan o an. Ölümüne gram üzülmemişti. Aksine, annesinin bir cezayı zaten hak ettiğini düşünmüştü ki ölmeseydi bile kurul kararı ile öldürülecekti, tıpkı sevgilisi Salim gibi...
Vakit kaybetmedi. Bu it herifler ile kaybedecek bir saniyesi bile yoktu artık. Zaten küçük kız kardeşi hala kırgındı ona. Gidip gönlünü almalıydı.
Eve döndüğünde saat gece yarısını geçiyordu. Babası uyumuş olmalıydı. Bu mutlu haberi ona sabah verecekti. Bu nedenle adımlarını kız kardeşinin odasına yönlendirdi. Uyuyamıyordu Balım. Farkındaydı Atahan. Korkuyordu. Bu süreci atlatana kadar da Balımı yalnız bırakmayacaktı. Gerçi Atahan'a göre hava hoştu. Tıpkı bebekliğindeki gibi sürekli birlikte uyumaları işine gelirdi. Arayı kapatmaları şarttı.
Ancak tahmin ettiği gibi olmadı. Usulca araladığı kapının ardında Balım yoktu. Odasında değildi. Bahçede olabilir miydi? Belki uyku tutmamıştı?
Bu sefer adımları bahçeyi buldu. Ancak görünürde Balım yoktu. Aras vardı ama. Büyük adımlarla kardeşinin yanına gitti. Sorusu netti.
"Balım nerede?"
Aras'ın asık yüzü daha da asıldı. Ağzının kenarı ile cevapladı abisini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Parça
General FictionBalım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti. Peki neden annesinin hatalarını ailesinden uzaklaşmak zorunda bırakılarak Balım ödüyordu?